Yeni “duyarlılıklar” ve birbirini dışlayan kuşaklar
Kuşak kavramı son yıllarda her türlü sosyal gerilimi, toplumsal beklentiyi ya da hayal kırıklığını “Z kuşağı” üzerinden analiz etmek üzere sıklıkla kullanılıyor. Sorunları bir paydada bütünleyerek toplumsal tasvir oluşturmanın elbette çok işlevsel bir yanı var ve bu çoğu zaman gerekli. Ancak yeni davranış biçimlerini sadece belli bir kuşağa atfederek analiz yapmak çoğu şeyi görmemizi engelliyor. Z kuşağı tasviri, dijital dünyanın ilk yerlilerinin davranış kodlarının analiz edilmesi açısından önemli şüphesiz.
Dijital kültür, sanal âlem üzerinden yeni bir evren inşa etti ve bu yeni evrenin içine doğanlara “dijital yerliler” adı verildi. Kavramın sahibinin adı pek bilinmese de toplumun neredeyse her kesimi dijital yerli, dijital göçmen kavramlarını “ekran tartışmacıları” vesilesiyle öğrendi. Kavram, eğitimci, fütürist Marc Prensky’e ati. “Dijital yerliler” kavramını yeni teknolojilerle büyüyen kuşak için kullanan Prensky, internet ve web ile yirmili yaşlarından sonra tanışan kuşak için ise “dijital göçmenler” kavramını kullanıyor.
Gözden kaçırmamamız gereken nokta şu, yirmili yaşlarından sonra internet ile tanışanların hepsi teknoloji tabanlı öğrenimin dışında, teknoloji okuryazarlığına uzak oldukları halde bir kısmı kendilerini “içerik malzemesi olarak sunma” konusunda çok istekli ve gayretliler. Özellikle sosyal medya söz konusu olduğunda, okuma yazması olmayan yaşlı bireyler bile “hayatım film” anlayışı ile torunları tarafından kaydedilmiş vidyoları üzerinden göçebe olarak dâhil oldukları ortamın maskotu haline gelme pahasına ya da tam da bu niyetle, “etkileşim” arttırmak üzere “dijital sürü”nün önüne atılıyor.
Sorun şu: Dijital yerliler hayat tecrübesinden ve görgüsünden yoksunlar; dijital göçebeler ise hayat görgüsü ve tecrübelerini dijital evrene aktarırken yerlilerin mihmandarlığında ilerledikleri için performans öznesi olarak etkileşim almak üzere kendilerini, yakınlarını ifşa eden, akletme sıkıntısı yaşayan ergen tavrı gösteriyorlar.
Dijital yerli ve dijital göçmen arasındaki geçişkenliğin negatif görüntüsünü bir örnek üzerinden anlatmak istiyorum:
14 Mayıs 2023 seçimlerinin benim açımdan en önemli “fotoğrafı”, geçmişte “ham çökelek” şarkısı ile ünlenmiş, son zamanlarda sosyal medya fenomeni olma yolunda performans gösteren şarkıcının paylaşımı oldu. Gençler arasında adeta bir akım olarak, oy kullanamasınlar diye ebeveynini, dedesini, amca ve yengesini eve kilitlediğini söyleyenlerin paylaşımlarını taklit etmek pahasına, evinde misafir ettiği amca ve yengesinin oy vermesini engellemek için onlara otobüs bileti almadığı “bilgi”sini paylaştı, sosyal medya hesabından. Özgürlüklerinin kısıtlandığından şikâyetçi bu “özne”nin özel hayatından sunduğu bu bilgi sebebiyle takipçilerinden tepki alması beklenir. Neden beklenir? Voltaire’e ait olduğu söylenen -ait olmadığını söyleyenler de var- şu vecize: “Düşüncelerine katılmıyorum ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim.” Bu cümle özgürlükleri savunan herkesin, daha doğrusu kendisini mağdur hisseden herkesin........
© Yeni Şafak
visit website