Deprem: 23 Nisan 2025 İstanbul, 6.2
I-
Her zamankinden daha sessiz bir sabahın içinde yol aldı kadın. Sokaklardan tek bir motor sesi gelmiyordu. Bayramdı. Çocukların bayramı. Peki kuşlara ne olmuştu?
Çoktan nasiplerinin peşine düşmüşlerdir diye düşünse de martılar geldi aklına. Onlar küçük, büyük daireler çizerek sabahın bu vaktinde daima hareket halinde olurlardı.
Kâinatın bu sesiz yüzüne Pandemi Günleri’nden aşina idi. Sokakların çocuk sesinden mahrum oluşu, kadını daima tedirgin etmişti. Okulların dağılma zamanlarında pencere camında çocukların sesini dinlediği günleri hatırladı.
Bu bayram pencereler bayram sabahına hazırlanmamıştı. Uzaklarda tek tük evlerin pencerelerinde birkaç bayrak. Oysa resmî bayramlarda pencerelerdeki bayraklara bakarken apartmanları dikey gelincik tarlası gibi görürdü kadın. Hele bir apartman vardı ki her katın farklı pencerelerinde bayraklar asılı olurdu.
O zamanlar, yani bin yıl evvel gibi görünen Pandemi öncesi zamanlarda insanlar birbirini henüz telefonla aramaktan vazgeçmemişti. Ne yapıyordun sorusuna “Gelincik tarlası gibi kızarmış apartmanlara bakıyordum” dediğinde sorunun sahibi “Hepsi emeklidir” demişti, bir kahkaha atarak. “Resmî bayramlar ancak emekliler için birazcık coşku kaynağı. Bir gün resmî bayramlarda da ikramiye olur mu diye hayali var bazılarının!” Yine çıngıraklı bir kahkaha. Kocadan zengin, babadan umurlu arkadaş birbirine benzemez kahkahalarla o bayram sabahını imha etmişti. Hayatında taş taş üstüne koymamış, bir gün sadece bir gün mesai nedir tatmamış o arkadaş. Pandeminin ikinci yılı idi. Caddeden bando geçiyordu. Arkadaş kendi söyleyip kendi gülüyordu. Arkadaş dediyse........
© Yeni Şafak
