İstinsah edilen kitapların hikâyesi
Ali Emiri Efendi’nin bânisi olduğu Millet Kütüphanesi tam bir yazma eserler hazinesidir. Merhumun vefatından sonra kaleme alınan hemen hemen bütün yazılarda onun ne büyük bir kitap âşığı olduğu dile getirilmektedir. Nitekim kendisi de bir şiirinde bu aşkını şöyle ifade ediyor:
Âşıkân ma’şûk-ı günâgûna rapt-ı kalb eder
Ehl-i aşkım ben de ma’şuk-i güzînimdir kitab
Dilber-i nevhatta bakmam, var iken hatt-ı sutûr
Yâr-ı cânımdır habib-i nâzenînimdir kitab
Millet Kütüphanesi’ndeki birbirinden değerli yazmaların -yanlış hatırlamıyorsam- 721 tanesi bizzat Ali Emiri tarafından istinsah ettirilmiş kitaplardır. Mecanin-i kütübün en ön sıralarında yer alan bu kitabiyat bilgini parası yetmediği zaman başka yöntemlere müracaat ediyordu. Mesela, yazısı güzel ve okunaklı birine cüz’î bir ücret vermek suretiyle onları istinsah ettiriyordu, yani kopya yoluyla onları da elde ediyordu. İstinsah işini yapanlara da, erbabının bildiği üzere “müstensih” deniliyordu. Matbaadan önce müstensihlerin sayısı bir hayli kalabalıktı.
Sadede gelecek olursak, Ali Emiri Efendi, Millet Kütüphanesi’nin raflarını süsleyen hazine değerindeki eserleri binbir müşkilata katlanmak, bütün maaşını bu yolda harcamak suretiyle kültür dünyamıza kazandırdı. Himmeti var olsun deyip bir kere daha dua edelim. Yukarıda da belirttiğimiz gibi onun kitap macerası, filmlere ve romanlara konu olacak kadar büyük bir önem arzetmektedir. Sadece Divanu Lügati’t-Türk’ü keşfedip, ilim dünyasına sunması bile onun nasıl bir kitap avcısı olduğunu göstermektedir. Bir ayrıntı vermek gerekirse, birinci cildi kendisinde olan bir kitabın ikinci cildini de elde etmek için tâ Yemen’e kadar gitmeyi göze almaktadır. Bunu yine en güzel kendisi anlatıyor. Ali Emiri’nin Yemen’de istinsah ettirdiği bazı kitapların neler olduğu “Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası”nda ilgi çekici ve şaşırtıcı sahneler halinde anlatılıyor. Öyleyse bir iki örnek verelim:
Ali Emiri Efendi, bir gün Gökban kazasında musannif hattıyla yazılı son derece kıymetli bir kitap olduğunu haber alıyor. Gökban, o zaman Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde olduğundan mektup yazıp bu kitabı getirtiyor. Kopya ettirip ücretiyle geri gönderiyor. Meğer bu, kitabın birinci cildiymiş. İkinci cildini de aramaya başlıyor. İkinci cildinin de Seyyid Yahya Hamidüddin isimli bir zatta olduğunu öğreniyor. Bazı önemli zatların vasıta olmasıyla bu ikinci cilt de kendisine........
© Yeni Şafak
visit website