menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ayasofya’da namaz kılma zevki

60 3
12.05.2024

Ayasofya hakkında fikir beyan eden devrin yazarlarından yahut mîmarlarından biri, yaptığı bir konuşma esnasında “Bir Türk mîmarisi yoktur. Görünen eserler Ayasofya’nın on defa tekrarından başka bir şey değildir” şeklinde bir cümle sarf ediyor. Halbuki bu kıyaslama yanlıştır. Süleymaniye ve Sultanahmed gibi Osmanlı selâtin camileri asla Ayasofya’nın taklidi değildir, bilâkis orijinal mîmâri şaheserlerdir. Gerçi Türk mimarları da sanatlarını icra ederken Bizans’ın bu kadim mâbedinden az- çok etkilenmişlerdir, lâkin bu onların yaptıkları camilerin taklit eseri olduğunu göstermez.

Sultanahmed meydanına gelen bir adam orada yüzünü bir kere kuzeye çevirip Ayasofya’ya, bir kere de güneye döndürüp Sultanahmed Camii’ne bakarsa kuzey tarafında sanki bir taş yığını, bir kale duvarının üzerine konmuş büyük bir kubbe görür. İşte bu, Ayasofya’dır. Yani Bizans mîmarisinin şaheseridir. Bu kubbeyi tutturmak için doğusuna ve batısına iki ufak kubbe daha konulmuştur. Fakat kuzeyinde ve güneyinde öyle bir şeyler de yoktur. Bunlara karşılık iki kaba destekleme duvarı yapılmıştır. Ama denilirse ki, bu duvarları sonradan Türkler yapmışlardır. Bu söz asıl iddiayı çürütemez.

Aynı kişi, yüzünü güneye çevirip bir kere de Sultanahmed Camii’ne bakarsa, dört tarafından kademe kademe ve küçüklü büyüklü birçok kubbenin yükseldiğini görür. Bunların üstüne de onlarla orantılı büyük bir kubbe oturtulduğunu fark eder. Böylece, Ayasofya’daki kabalığa karşılık Sultanahmed’deki orantı ve âhenk anlaşılmış olur.

Aynı şahıs, her iki binanın da içine girerse, birinde ağzı çirkin bir adamın dişlerine altın taktırması gibi altın yaldızlı mozayiklerle, ötekinde ise bir park, bir bahçe içinde geziliyormuş dedirtecek kadar türlü türlü renklerle, çinilerle karşılaşır. Bu manzarayı gören bir kimse, Sultanahmed gerek yapılışı, gerekse süslenişi bakımından Ayasofya’nın aynısıdır, taklididir, hiçbir yeniliği, hiçbir özelliği yoktur diyebilir mi?

Yukarıdaki satırlar bana ait değil. Ben sadece az bir tasarrufla ve imlâsını düzelterek naklettim. Bu değerlendirmeyi veya kıyaslamayı büyük kültür tarihçimiz Osman Nuri Ergin, 1938 yılında Eminönü Halkevi’nde (bugünkü Millî Türk Talebe Birliği’nde) verdiği bir konferansta yapıyor. Merhum biraz da ileri giderek Ayasofya’nın içini ağzına altın diş takan çirkin bir adama benzetiyorsa da, “Ayasofya’da namaz kılınır........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play