Siber güvenliğin ne çok ‘uzmanı’ varmış…
Atom bombası benzevri kitle imha silahlarının ortaya çıkmasıyla birlikte teknolojinin
‘insanlığı yok etme’
potansiyelinin giderek ciddileşen bir tehdit hâline geldiği biliniyordu. Tabii buna karşılık millî savunma sanayiinin de teknoloji kullanması kadar doğal bir şey olamazdı. Çünkü pazartesi günü
Mete Yarar
kardeşimin
TVNet
yayınında son derece veciz şekilde dile getirdiği gibi “Devlet riski yönetmelidir; krizi değil”…
Öte yandan
Atatürk’ün
“Millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir” sözünden hareketle, yaşamlara böyle kastedilmesini ne anlamak mümkündür ne de anlayışla karşılamak… ‘
Cinayet
’ ve ‘
devlet terörü
’ denince, bugün aklımıza ilk gelen, devlet postu giymiş katliam şebekesi İsrail, bu sefer
siber terör
ve
cinayet
eylemlerini
hedef gözetmeksizin
Lübnan’a yöneltmiş durumda… Onların bakış açısıyla; “Hizbullah bahane, toprakları Kuzey’e doğru genişletme stratejisi şahane…”
Pager (çağrı cihazı) demodeymiş… Güvenlik nedeniyle kullanılması caiz değilmiş, teleks aleti gibi müzeye kaldırılmışmış… Hizbullah bunlardan ısmarlamakla büyük hataya düşmüşmüş…
Pil patlamamış,
MOSSAD
ajanları üretim ya da tedarik sırasında cihazın içine yakın mesafeden bir insanı öldürecek güçte patlayıcı yerleştirmişlermiş, sonra da sinyali gönderip maddeyi patlatacak ısıyı sağlamışlarmış…
Hizbullah, bu ‘çağ dışı’ aletten 5 bin tane ısmarlamışmış…
İran’ın Lübnan Büyükelçisi de arada kaynamışmış…
Türkiye için herhangi bir tehdit söz konusu değilmişmiş…
Ölme eşeğim, ölme…
Bir iletişim kaosudur gidiyor… Bu sefer konu ‘
siber güvenlik
’… Bütün diğer mevzular ikinci, üçüncü plana itildiler… Herkes uzman… “Benceler”, kanaatler........
© Yeni Şafak
visit website