menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dün ile bugün arasında bir düşünce köprüsü

11 40
19.12.2025

Geçtiğimiz gün, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü tarafından düzenlenen "Bir Kitap Bir Yazar" söyleşilerinde, İnönü ve Menderes Türkiye'sinde Din–Devlet–Toplum başlıklı konuşmayı dinledim. Söyleşinin konuşmacısı Dr. Ertuğrul Dalmış idi. Sunum en başından akademik titizliği önemseyen ve bilimsel bie ciddiyeti odağına alan bir içeriğe sahipti. Ancak anlatılanlar, bu titiz yapıyı koruyarak Türkiye'nin hafızasıyla yüzleşmeye çağıran bir düşünce hattına dönüştü. Ben de o an, dünü ve bugünü yan yana dizmek yerine, üst üste koyarak okuma ihtiyacı hissettim. Yani yatay değil, dikey bir tarih okuması…

Din–devlet–toplum ilişkisi bu ülkede hiçbir zaman yalnızca bir inanç meselesi olmadı. Bu ilişki, her dönem egemenlik, meşruiyet ve devlet aklı ile iç içe yürüdü. Söyleşide ele alınan İnönü ve Menderes dönemleri de bu hakikatin iki farklı yüzünü temsil ediyordu. İsmet İnönü dönemi; savaşın, yokluğun ve devletin ayakta kalma refleksinin ağır bastığı bir dönemdi. Devlet, önceliği güvenliğe ve bütünlüğe verdi. Din alanı ise sıkı bir denetim altındaydı. Bugün bu tablo hâlâ "din dışlandı" gibi basit sloganlarla anlatılıyor. Oysa tarih, sloganlardan ibaret değildir.

Adnan Menderes döneminde ise bu kez başka bir refleks öne çıktı. Toplumun bastırılmış talepleri siyasete taşındı; din kamusal alanda daha görünür hâle geldi. Fakat bu görünürlük beraberinde kritik bir soruyu da getirdi: Din gerçekten özgürleşiyor muydu, yoksa siyasetin yeni meşruiyet dili mi oluyordu? Söyleşiyi dinlerken asıl dikkat kesildiğim nokta tam da burasıydı. Çünkü bu soru yalnızca 1950'lerin değil, bugünün de sorusuydu.

Söyleşide dolaylı olarak temas edilen, fakat kamuoyunda sıkça çarpıtılan bir başlık da ister istemez gündeme geldi: Cumhuriyet'in ilk yıllarında camiler, dinî yapılar ve restorasyon meselesi. Cumhuriyetin........

© Yeni Mesaj