Kıbrıs Sorununun Tarihselliği Bize Ne Anlatıyor?
Kıbrıs Müzakerelerinin ne zaman başlayacağı belli değil. Üç ay sonra mı, üç yıl sonra mı kimse bilmiyor. Fakat ne zaman başlarsa başlasın, sonuç alabilmek için müzakerecilerin sorunun tarihselliğinin farkında olmaları ve uzlaşmaya açık olmaları fevkalade önemlidir. Çünkü, neyin mümkün olup olmadığını, uzlaşma sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini bize en iyi sorunun tarihçesi anlatır.
Bir saptamayla başlayalım: Kıbrıs Sorunu 1950’li yıllarda neredeyse, bugün de benzer bir yerdedir. O yıllarda etnik toplumlar self determinasyon ve egemenlik konularında ayrı düşerek karşı karşıya gelmişlerdi. Kıbrıslı Rumlar ada nüfusunun bir bütün olarak self determinasyon hakkından söz ediyordu ve adanın kaderini Kıbrıs Rum çoğunluğun belirlemesini savunuyordu.
Her ne kadar bu yaklaşım ilk bakışta dönemin anti-kolonyal ruhuna uygun görünse de, Kıbrıslı Türkler ve Türkiye tarafından kabul görmüyordu. Çünkü, self determinasyon uygulamasının adanın Yunanistan ile birleşmesiyle sonuçlanacağına kesin gözüyle bakılıyordu.
Türk tarafı Enosise şiddetle karşı çıkarken, kolonyalistlerin böl-yönet politikalarından da yararlanarak ayrı self determinasyon hakkını gündeme getirdi. Adada iki ayrı halkın yaşadığını ileri sürerek, Taksimi veya ayrı bir Türk devletinin kurulmasını şiar edindi.
Fakat gerçek şudur ki, iki taraf da başarısız oldu. Ne Kıbrıslı Rumlar adanın kaderini tek başına belirleyebildiler, ne de Kıbrıslı Türkler kendi kaderini tayin etme iddialarıyla ülkeyi meşru olarak........
© Yeni Düzen
