Hakikat, Politika ve Demokrasi
Başlıkta yan yana dizdiğim kelimelerden “hakikat” ve politikanın” hiç de öyle bir araya gelecek cinsten olmadıkları biliniyor.
21. yüzyılda “hakikat” ile “politika” neredeyse karşıt kavramlar haline gelmiştir. İçinden geçtiğimiz döneme bu yüzden “hakikat-sonrası” (post-truth) adı verilmiştir.
Bu kavramın ortaya çıkışı, Trump gibi popülist politikacıların gerçekleri saklayarak veya çarpıtarak içi boş, duygulara dokunan, insanların korkularını suiistimal eden demagojileriyle bire bir bağlantılıdır.
Ne var ki, siyaset erbabının hakikate sırt çevirmesi yeni bir olgu değildir. Demokrasilerin demagoglar yüzünden tehlikeye girebileceği uyarısı Eski-Yunan’dan beri dile getirile gelmiştir.
Gerçekten de yalan veya örgütlü manipülasyon, demokrasiyi karşı ciddi bir tehdit oluşturuyor. Totaliter rejimlerin örgütlü yalan üzerine kurulmuş olmaları şaşırtıcı değidir.
Demokrasilerde yurttaşların doğru bilgilenmeleri/bilgilendirilmeleri esastır. Doğru bilgilendirme, “bilenlerin bilmeyenlere anlatması” şeklinde gerçekleşemez. Bu otoriter bir duruma işaret eder. Doğru bilgi üretimi, iletişim kanallarının özgür, bağımsız ve açık olması ve kamusal alanda katılıma dayalı özneler-arası iletişim süreçlerinin işlemesiyle mümkündür.
Politik elitin gerçekleri yurttaşlardan saklaması veya düpedüz yalana başvurması, demokrasiyi tehlikeye attığı gibi, bir toplumun gerçeklikle bağlarını koparmasına da yol açar. Gerçeklerle bağlarını koparan bir toplumda da her şey mubah olur.
Hannah Arendt, ölümünden bir kaç ay önce (1975) Amerika Devriminin 200. yılı vesilesiyle yaptığı........
© Yeni Düzen
visit website