Belleğe kazılı o an
Başkalarının acılarına karşı duyarsızlık hatta onların acılarından zevk almak, kendini dünyanın merkezine koyup sadece kendi esenliğin ve güvenini hedeflemek, yılların milliyetçi öğretisi tam da bunu aktardı bize. Haklı ve doğru olan bizler, haksız ve batıl olan ötekilere karşı zafer kazanmalıydık. Ünlü Arap deyişindeki gibi: “Kardeşime karşı ben, Kardeşim ve ben kuzenlerimize karşı, kardeşim, ben ve kuzenlerimiz tüm dünyaya karşı”. Aidiyetlerimizin sınırlarını tanımlayıp düşmanlarımızı belirliyoruz.
Ne kıyımlar ne cinayetler işlendi düşman ötekiler tanımı içinde. “Tarih sevmedi sevenleri/Tarih seni kimler sevsin?” demiştim bir şiirimde. Ötekilerle empati kuranların, onlar için de kaygılanıp üzülenlerin maruz kaldığı zulmün haddi hesabı yok. Bizim gibi düşünmüyorsun, demek ki onlardansın. Sen bir vatan hainisin. Düşmandan bile betersin.
Benim için milat, 1974’te kaldığımız apartmanın zemin katında geçici polis karakolu haline getirilen dairenin önünde tanık olduğum o görüntüyü, tir titreyen esir bir Rum ailesini gördüğüm andı. O yüz ifadelerini unutmam mümkün değil. Dehşetin bu hiç çekilmemiş fotoğrafı belleğime kazılı. Küçük bir kız olarak asansöre binerken gördüğüm o dayanılmaz sahne... Az sonra öleceğine inanmış o anne, baba ve kız; adamın ayakları altında sidik gölü. Munch’un çığlık tablosundan........
© Yeni Düzen
visit website