Yurttaş gazeteciliği ve özel hayatın gizliliği
Yurttaş gazeteciliği nedir?
Yurttaş gazeteciliği, geleneksel gazetecilik süreçlerinden tamamen ayrı ve bağımsız olarak, profesyonel veya amatör kişlerce gerçekleştirilen; haberi ve bilgiyi araştırmayı, toplamayı, yazmayı ve internet veya diğer yeni iletişim teknolojilerinden faydalanarak yayınlamayı içeren faaliyete verilen genel bir addır. Yeni ortaya çıkmamıştır. 1980’li yıllardan beridir bir kavram olarak literatürde yer almaktadır. Ancak yaygınlaşması yenidir. Youtube, Instagram, Facebook, Twitter gibi platformların kitleselleşmesi ve blog yazıcılığı ile yurttaş gazeteciliği popüler hale gelmiştir.
Peki yurttaş gazeteciliği yapan kişiler de hukuk karşısında gazeteci olarak kabul görüyorlar mı?
Konuya bizim de bir parçası olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve AİHM kararları ışığında bir yanıt vermeye çalışacağım.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, AİHS bağlamında, özellikle ifade özgürlüğü konusunda daha yüksek bir koruma sağladığı basın ile ilgili olarak, mesleki bir tanımlama yapmak yerine, daha genel ve işlevsel bir tanımlama yapmayı tercih etmiştir. AİHM, kamusal çıkarlarları koruma amaçlı her türlü yayın yapan kişileri, “Public Watchdog” (Kamu Bekçisi) olarak tanımlamıştır. Mahkeme daha 1985 yılında Barthold v. Germany (1985) davasında basını “Kamu Bekçisi” olarak tanımlamıştır. Pedersen ve Baadsgaard v. Danimarka (2004) davasında profesyonel gazetecileri; Falzon v. Malta (2018) davasında ise profesyonel olmayan gazetecileri, yani yurttaş gazeteciliği yapanları bu kapsama açıkça dahil etmiştir.
Falzon davasında, haftalık bir yayında köşe yazarlığı yapan, meslekten gazeteci olmayan, emekli bir siyasetçinin, bu yazılarında kamusal işlere yönelik eleştirileri ile yerine getirdiği işlevin bir “Kamu Bekçiliği” işlevi........
© Yeni Düzen
visit website