Suriye’de “farklı yaradılış hakları” talebi var
Suriye’de bir ileri iki geri devam ettirilmeye çalışılan normalleşme süreci bazen seslerin yükselmesine sebep olsa da “en kötü barış savaştan iyidir” mantığıyla ve en kısa zamanda sandığa gidilmesi umuduyla ŞİMDİLİK kabul görüyor halk tarafından. Lakin gelin görün ki bu mantık çerçevesi uzun vadede kabul görür mü orası bir muamma. Yaralar taze iken kimseler yeni bir aksiyona girmek istemez ve bir hedefe bağlar umudunu fakat yaralar kabuk tutmaya başlayınca yaşanan tüm acılar unutulup “yeniden yükselir sesler ve cenkler şayet beklentiler karşılanmazsa”…
Suriye için en önemli başlık elbette ki SDG ve geçici Suriye Hükümeti’nin uzlaşmasıydı.10 Mart 2025’te masadaki 8 madde karşılıklı kazanımlar eşliğinde kabul edildi ve SDG, Suriye işleyişine dahil oldu. Bu dahil olma durumu Türkiye’de iki şekilde yorumlandı; a) SDG merkezi hükümete teslim oldu ve silah bıraktı. b) SDG tüm dünyada kabul gördü, güçlendi ve resmiyet kazandı. Her zaman olduğu gibi olaylara veriler eşliğinde objektif yaklaşma hassasiyetimi bu noktada da baş tacı ederek bende “b şıkkı” diyorum çünkü yıllardır yaptığım Suriye- SDG-Irak-ABD okumalarım beni b şıkkından başka bir yere götürmüyor. Evet SDG yürüttüğü doğru diplomasi-görüşme-davranış stratejisiyle, polemiklerden uzak duruşuyla, Kürt kimliğine sadık kalışıyla, Mesud Barzani’nin telkin ve rehberlik gücüyle Suriye Merkezi Yönetimi ile masaya oturup kendisini legalleştiren imzaları attı. Şimdi bundan sonraki süreci Türkiye adına “doğru okumak ve objektif dile getirmek gerekiyor gelişmelerin dışında kalmamak için”.
Bu imzalar SDG, Suriye ve komple coğrafya açısından bir kayıp değil tam aksine önemli bir kazançtır çünkü Kürtler Ortadoğu ile birlikte Türkiye’nin de içinde yer aldığı coğrafyanın asli, etkili, güçlü ve vazgeçilmez bir halkıdır. Şimdi eldeki tüm mevcut veriler eşliğinde Suriye’nin bu saatten sonra nasıl bir yol haritası çizeceğine biraz kafa yoralım dilerseniz. Yazımın başında da dediğim gibi Suriye’de şu an yaralar........
© Yeni Birlik
