İbrahim gibi konuşmak Nemrut gibi yaşamak
Modernizmin dayattığı yaşam tarzı, bir tüketim tarikatına dönüşmüş ve tüketim müritlerini üretmiş ve bu sayede ayakta duran sistemler, an be an imajlarını yenileyerek yeni müritler aramıştır. Günümüz tüketim tarikatının yeni müritleri de hiç şüphesiz muhafazakarlardır.
İfsâd ve tahrife karşı her zamankinden belki daha fazla uyanık olunmalıdır. Müslümanlar, “İnsanın dişine en çok zarar veren taşın, pirince en fazla benzeyen taş” olduğu gerçeğini unutmamalıdır. Kezâ yiten sadece değerler değildir bugün; anlama, değere ulaştıracak harita da kaybolmuştur. Bu anlayışla artık ne gidilen yol ne de dönülen yön kurtuluşun kendisinde olduğu İslâm değildir.
Laik anlayışlarla örselenmiş din, yeniden fark edilmenin eşiğine gelmiştir. Fakat bu fark edilme eşiğindeki din, gelenek veya modernlik olmadığı gibi muhafazakâr dindarların yaşadığı din de değildir. Hakîkatin ta kendisi olan “doğru İslamiyet ve İslamiyete layık doğruluk”tur.
Seküler anlayış Türkiye’de cumhuriyetin kurucu aklı tarafından dayatıldıysa da daha ziyâde muhafazakârlar eliyle yaşama geçirilmesi hayret vericidir. Muhafazakârlığın gelenek görünümlü ve fakat sekülerlikle mâlûl anatomisi bu tespitin delilidir.
Yapılan anket ve araştırmalarda Türkiye toplumunun muhafazakarlaştığı öne çıksa da sanılanın aksine giderek sekülerleşmektedir. Buradaki paradoksal durum belki........
© Yeni Asya
visit website