Boykot meselesi
Beğenmediğimiz bir tavır gördüğümüzde, sosyal medya listelerinde “Şunları almayın”, “Şunları bırakın” çağrıları dolaşıyor. Markalar, kahveler, uygulamalar, kıyafetler, hatta market zincirleri... Ve biz bu yeni çağın adı konmamış bir “boykot cemiyeti”ne dönüşüyoruz.
Ama bu işte bir gariplik yok mu?
Bir yanımız diyor ki: “Zulme ortak olmamak için bu ürünlerden uzak durmak gerekir.” Diğer yanımız ise fısıldıyor: “Bu işlerin sonu yok. Gerçek çözüm başka yerde.”
Boykot dediğimiz şey, her ne kadar masum ve haklı bir duruş gibi görünse de, bazen bir vicdan tatmini aracına dönüşebiliyor. Zulme karşı bir şey yapamamanın acısını, raftan bir ürünü almamakla bastırıyoruz. Ve sonra içimizden “Tamam, vazifemi yaptım” diyoruz. Peki, ya hakikat bu kadar basit mi?
Bir ürünü almamak, elbette bir duruştur. Ama asıl sorunun şu olması gerekir: Biz bu zulme neden bu kadar alıştık? Televizyonda bombalanan çocukları izleyip bir sonraki........
© Yeni Asya
