Yazmak nasıl başlar?
Patlamak üzere olan bir balonun havasını yavaş yavaş indirir gibi yazmalı. Yazmasak çatlayacakmışız, nefes alamayacakmışız gibi yazmalı. Kaleme dokunmalı, sonra kağıda. Sadece bize özel, içimizdeki testiden damla damla akıttığımız mürekkeple yazmalı. İçimizi akıtmalı, gönlümüzü damlatmalı. Kalbimizin pasını siler gibi, billurunu akıtır gibi yazmalı.
Yazmalı işte...
Her şey defterin başına oturarak başlıyor. Boş sayfalar sana bakıyor. Çizgili bir defter, bir kalem ve dolmayı bekleyen satırlar... Yazmak çok da öyle abartılacak bir şey değil aslında. Bir kitapta okumuştum. Yazara kitap imzalatan birisi soruyor:
-Nasıl yazar olabilirim?
Yazarın cevabı gayet net:
-Yazarsan 'yazar', okursan 'okur' olursun kardeşim.
Mesele bu kadar basit aslında. Yazabilmenin, yazmaktan da öte içindekileri aktarabilmenin inanılmaz baş döndürücülüğü... Ama yazmak, aynı zamanda iyi bir okur olmayı da gerektirir. Bunu da belirtmekte fayda var.
Gerek bazı dost meclislerinde, gerekse sosyal medya........
© Yeni Asya
