Hayatımızın ölçüsü Kur’an-ı Kerim ve Sünnettir
Peygamberimizin sözleri, fiilleri/davranışları, tasdikleri/tasvipleri Sünnetidir. Sünnet ve hadisler gerek ferdî, gerekse toplum hayatında yerini almalıdır. Müslümanların en önemli vazifesi, en tabii kulluk görevlerini yerine getirilebilmeleri, Kur’an-ı Kerim’de üsveyi hasene olarak zikredilen Peygamber Efendimiz örneğine uygun davranmamıza bağlıdır. Sünnet dışında yaşamak, o yaşayışını bile ‘dindarlık’ olarak değerlendirmek tamamen yanlıştır.
Günümüzün en acı gerçeği, dini kurum ve kuruluş adı altında yaşayan değil, tartışan Müslüman olma eğilimidir. Din, sadece iman değil, ameldir de. “Allah, bir topluluğa şer murad ederse onlara tartışma (cedel) kapısını açar ve onları amelden alıkoyar.” Sözünü dikkate almamız gerekmez mi? Yaşanmayan, hayata intikal etmeyen, vicdanlara hapsedilmiş, tartışmalarla ana çizgisinden saptırılmış bir din ve iman iddiasının pratik bir faydası görülemez. Dindarlık, dini olanı, dinde olanı tartışmakla değil, yaşamakla ve kullanmakla olur. Dinlerini oyun ve eğlence haline getirenlerle yahut oyun ve eğlenceyi din haline getirenlerin arasında yaşayan bizler, dinimizin hayat tarzımız olduğunu unutmamalıyız.
Sünnet, Kur’an-ı Kerim’in vahiy kontrolünde Peygamberce uygulanmasıdır. Peygamberimiz vahyin muhatabıdır. Allah’ın elçisi olma vasfıyla bütün söyledikleri ya doğrudan vahiydir veya Sünnet ismiyle Kur’an-ı Kerim’in uygulanmasıdır. İslâm, Kur’an-ı Kerim’den sünnet örneği ile anlaşılandır. Kur’an; İslâm’ın canı ve ruhu ise, sünnet de eti ve kemiğidir. Sünnet Kur’an-ı Kerim’in beyanı olması bakımından Kur’an’a tâbidir. Kur’an sünnete tâbi değildir. O halde Kur’an-ı Kerim’e........
© Yeni Akit
visit website