Ağzı olan konuşuyor, her kafadan bir ses çıkıyor
Sünnet ve hadis, mü’minin aklını, şahsiyetini, hayatını inşa eder. Gerek siyer kitaplarımızı, gerekse hadis-i şerifleri dikkatli okuyup amel edersek ifrat ve tefride düşmeden itidalli ve istikametli bir yol izleyebiliriz. Son zamanlarda mü’minler olarak, ölçü ve dengenin kaybolduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bütün yapılan amellerin Allah ve Resulüne arz edilip o ölçüye vurularak değerlendirilmesi gerekirken, çeşitli düşünce ve mülahazalarla (tasavvuf, tarikat, cemaat, vs.) herkes kendi koyduğu ölçüye uyar oldu. Bu hercümercden ancak ‘ehlisünnet vel cemaat’ ölçüsüyle kurtulabiliriz.
Hıristiyanlar, dinlerinde artırma yoluna gidiyorlar, bizdeki kimi istismarcılar ise, dinde eksiltme veya ilave yapmaya kalkışıyorlar. Ne garip bir çelişki!
Geçmiş ümmetlerin sapıklıklarıyla ilgili bu tespitlerin bizimle olan ilgisini etbau’t-tabiin’in ileri gelen alimlerinden Süfyan b. Uyeyne şöyle belirtmiştir: “Alimlerimizden sapıtanlarda Yahudilere; abidlerimizden sapıtanlarda da Hıristiyanlara benzerlik vardır.”
Bunun içindir ki “Bildiğiyle amel etmeyen âlimin, bilgisiz abidin fitnesinden sakının. Zira bunların fitnesi; her sapığın sapıklık sebebidir” denilmiştir.
Aslında biz “bildiğiyle amel etmemek” ve “bilgisiz amel etmek” diye tespit edilen sapıklık sebeplerini Resulullah Efendimizin hadislerinde de bütün açıklığıyla bulmaktayız. Şöyle buyurur: “Benden önce gönderilmiş bulunan her peygamberin ümmetinden mutlaka sünnetine sarılan ve emrine uyan yardımcıları ve dostları olmuştur. Ancak bunlardan sonra, yapmadıklarını söyleyen ve emrolunmadıklarını yapan birtakım gruplar zuhur etmiştir. Bu tür insanlarla, eliyle mücadele eden mü’mindir; diliyle mücadele eden mü’mindir; kalbiyle mücadele eden mü’mindir. Bundan ötesinde bir hardal tanesi ağırlığınca bile iman söz konusu değildir.”
Dindar insanın referansından........
© Yeni Akit
visit website