Türk savaş esirleri aracılığıyla devrim ihracı projesi
Yıldırım Koç yazdı…
1917 Ekim Devrimi ile iktidara gelen Bolşevikler, tecrit olmaları durumunda varlıklarını sürdüremeyeceklerini düşünerek hem Avrupa’da, hem de özellikle komşu ülkelerde komünistlerin iktidara gelmesi için projeler geliştirdiler. Projelerden biri de “devrim ihracı”ydı, “dışarıdan devrim”di, “devrimi süngünün ucunda taşımak”tı. Kızıl Ordu’nun başka bir ülkeyi işgaliyle bu ülkede “Sovyet sosyalist cumhuriyeti” kurma önerisi ilk kez 4-12 Kasım 1918 tarihlerinde Moskova’da gerçekleştirilen Doğu Halkları Komünist Örgütleri Birinci Tüm Rusya Kongresinde ortaya atıldı. Bu projeyi daha sistemli hale getirense, Kızıl Ordu generallerinden (daha sonra mareşalliğe yükseltilen) Mikhail Nikolaevich Tukhachevsky idi. Bu konuyu 14 Ağustos 2024 günü yayımladığım “Sovyet Rusya, Türkiye’yi İşgal Etmeyi Düşündü mü? ‘Devrimi Süngünün Ucunda Taşımak’ Tartışmaları” yazımda özetle ele almıştım.
“Devrim ihracı”nda önemli araçlardan biri de, Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya’da esir düşen düşman askerleriydi.
Sovyet Rusya, bu askerleri komünizm mücadelesine katılmaya ikna edip, kendi ülkelerine gönderdiğinde, köklü dönüşümler gerçekleştirebileceği beklentisi içindeydi. Sovyet Rusya’daki savaş esirleri aracılığıyla “devrim ihracı” Macaristan ve Avusturya’da kullanıldı: “Bolşevizm Macaristan ve Avusturya’ya, Rusya’dan geri gönderilen savaş esirleri aracılığıyla getirildi.” (F.Borkenau, World Communism, A History of the Communist International, W.W.Norton and Company,Inc., New York, 1939;114)
Bir Kafkas komünisti 1920 yılında şunları yazıyordu: “Sovyet Cumhuriyeti topraklarında büyük sayıda Türk savaş tutsağının bulunuşu devrimi Orta-Doğu’ya yaymak için bize çok değerli bir olanak sağlıyordu.” (Alexandre Bennigsen – Chantal Quelquejay, Sultan Galiyev ve Sovyet Müslümanları, Kesit Tanıtım Ltd.Ş., Ankara, 2005;137)
1918 yılı Mayıs ayında Sovyet Rusya’da Komünist Parti Merkezi Komitesi’ne bağlı Yabancı Komünistler Federasyonu oluşturuldu. 1918 yılı Ocak ayında ise Komünist Parti içinde Müslümanlar için özel bir çalışma başlatıldı. Partinin “Müslüman Örgütleri Merkezi Bürosu” oluşturuldu. Bu birimin adı daha sonra “Doğu Halkları Komünist Örgütleri Merkezi Bürosu” olarak değiştirildi. 1918 sonu ve 1919 başlarında bu büronun sorumlusu Stalin’di. Bu görevi ondan M. Sultangaliyev devraldı.
Anadolu’ya savaş esirleri aracılığıyla “devrim ihracı” 1918 yılı Temmuz ayında gündeme geldi:
“22-25 Temmuz 1918’de Moskova’da toplanan Türk Sosyalistler Konferansı’nda da ‘silahlı bir Türk birliği’ kurma kararı alınmıştır: ‘Bütün dünya ihtilalcilerine vatan olan bugünkü Rusya’da beynelmilel bir içtimai inkılabın meydana gelmesine çalışan muhtelif millet ihtilalcileri arasındaki umumi vasatta Türklerin de bilfiil yer tutmaları Konferansça lazım görüldüğünden, bu lüzumu temin etmek üzere mûsellah bir Beynelmilel Türk Sosyalist Kıt’ası teşkiline karar verildi.” (Akal, Emel, Moskova-Ankara-Londra Üçgeninde İştirakiyuncular, Komünistler ve Paşa Hazretleri, İletişim Yay., İst.,2013;312-313)
4-12 Kasım 1918 günleri Moskova’da düzenlenen Doğu Halkları Komünist Örgütleri Tüm Rusya Birinci Kongresi’nde bu konu kapsamlı bir biçimde ele alındı. “Bu anlayış çerçevesinde Türk savaş esirleri arasında toplumsal devrim düşünceleri yaygınlaştırıldı ve Türk işçi ve köylülerinden oluşan ve uygun bir anda Türkiye’de bir proleter ayaklanmasının örgütlenmesinde bir nüve olarak kullanılabilecek bir Kızıl Ordu birliğinin oluşturulmasıyla bu savaş esirlerinin toplumsal devrime hazırlanması için somut adımlar atıldı.” (M. A., Persits “Eastern Internationalists in Russia and Some Questions of the National Liberation Movement (1918-July 1920)”, The Comintern and the East, The Struggle for the Leninist Strategy and Tactics in National Liberation Movements, ed. R. A. Ulyanovsky, Progress Publishers, Moscow, 1979;113)
Bu kongreye katılanlar arasında Mustafa Suphi, Cevdet Ali, Nazmi ve İsmail Lütfi de vardı. Bu kişiler yaptıkları ortak açıklamada “tüm Türk komünist müfrezelerinin Güney Cephesi’nde yoğunlaştırılmasını ve eksiklerin Rusya’daki Türk savaş esirlerinden tamamlanmasını” istedi.
Kongrenin kabul ettiği kararların altıncısı “Türk işçi ve köylü savaş esirlerinin üzerinde yoğunlaşılması konusunda acil önlemlerin alınması, bu kişilerin Kızıl Ordu birliklerinde örgütlenmesi ve Güney Cephesi’ne gönderilmesi” biçimindeydi.
Bu karar uygulamaya konuldu. Türk komünistleri 1919 yılı Mayıs ayında Kırım’da toplanmaya ve askeri birlikler oluşturmaya başladı. Bir kaynak, Kırım’da toplanan “Türk proleterlerinin” sayısının 10 bin olduğunu ileri sürüyordu. (Persits,1979;114)
Türk savaş esirleri ve diğer Anadolulu Türkler 1919 yılının ilk aylarından itibaren Odessa üzerinden Anadolu’ya geçmeye başladı.
Doğu Halkları Komünist Örgütleri Tüm Rusya İkinci Kongresi 22 Kasım-3 Aralık 1919 tarihlerinde toplandı. Kongre’de “uluslararası Kızıl Ordu”nun bir parçası olarak bir Müslüman kızıl ordusunun kurulması ve bu ordunun Doğu ülkelerinde devrim yapmada kullanılması önerisi kabul gördü. Ancak Lenin’in “din temelli” örgütlenmelere karşı çıkmasıyla bu proje durduruldu. (Persits,1979;122-123) Ancak bu arada TKP’nin nüveleri de bir ölçüde oluşmuştu.
1918 yılında Osmanlı Devleti yenildiğinde, Rusya’da 63 bin dolayında Türk savaş esiri vardı. Ayrıca 50-60 dolayında Türk kökenli Rus vatandaşı da Dünya Savaşı’nın başlamasının ardından, kontrol altında tutulmaları amacıyla, yaşadıkları yerden uzaktaki kamplara yerleştirilmişti. Bunların dışında, özellikle Doğu Karadeniz bölgesindeki Osmanlı vatandaşlarından çalışmak üzere Rusya’ya gidip orada kalanlar vardı. Rus Devrimi, bu üç grup insanı da etkiledi.
1918 yılı ortalarında Kafkasya’da 20 bin, Sovyet Cumhuriyeti’nde 10 bin, Ukrayna’da 5 bin, Sibirya’da 10 bin Türk savaş esiri olduğu tahmin ediliyordu. (Kutlu, Cemil, Rusya’da Türk Harp Esirleri, 1914-1921, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 2023;22)
Bu insanların bir bölümü komünist oldu ve Rusya’daki iç savaş sırasında Beyazlara ve emperyalist istilacılara karşı Bolşeviklerin safında savaştı. Türklerden oluşan komünist birlikler Rusya’daki eski Çekoslovak savaş esirlerinin isyanının bastırılmasında, Kazan’da, Türkistan’da, Kırım’da ve diğer cephelerde savaşa katıldı.
Sovyet Müslüman Askeri Teşkilatı 1918 yılı başlarında, esir Türk askerleriyle ilgilenmeye başladı. İlk amaçları, Kızıl Ordu içinde bir Türk Bölüğü oluşturmaktı. Kızıl Ordu içinde Enternasyonal Alay’a bağlı bir Türk bölüğü kuruldu. Oluşturulan “Türk Kızıl Rotası” (Bölüğü) 1918 yılı Ağustos ayında Çeklerle savaştı, 12 ölü ve iki yaralı verdi. “25 Eylül 1918’de (…) Türk Kızıl Rotası (Bölüğü)’nün kuvvetlendirilmesi kararlaştırılmış ve bu rotanın komiseri olarak da Mustafa Suphi seçilmiştir.” (Aslan,1997;62-63)
Mustafa Suphi de Üçüncü Enternasyonal’in 1919 yılı Mart ayı başındaki Birinci Kongresi’nde yaptığı konuşmada bu duruma şöyle değindi: “Bugün Rusya’nın birçok cephelerinde Sovyet iktidarını müdafaa için binlerce Türk Kızıl Muhafız da faal görev almıştır.“ (Aslan,1997;46)
Rus Devrimi sonrasında Sovyet Rusya’da 63 bin dolayında esir Türk askeri vardı. 1918-1919 yıllarındaki geri dönüşlerden sonra, 1919 yılı Eylül ayında Sovyet Rusya’da 10 bin dolayında Türk askeri kalmıştı.
Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Türkiye Komünist Partisi’ni 1920 yılı Eylül ayında kurma çalışmaları yoğunlaştıkça, Türkiye’ye gidiş hazırlıkları da gündeme geldi. Amaçlanan, Sovyet Rusya’daki esir Türk askerleri arasında sürdürülecek propagandayla, komünist askerlerden oluşan bir askeri birliğin de Anadolu’ya geçmesiydi.
“Mustafa Suphi, Türkistan’da Türkiyeli harp esirlerinden bir kızıl askeri kıtanın teşkil edilmesi çalışmalarında da bulunmuştur. Sonradan Bakû’ya gelindiğinde Türkistan Cephesi Komutanı olan Frunze’ye, TKT (Türkiye Komünist Teşkilatı, YK) adına, Mustafa Suphi müracaat ederek Türkiye’ye gönderilmek üzere bu kıtanın Bakû’ya gönderilmesini rica edecektir.” (Aslan,1997;77)
“TKT, Bakû’ya gelip bir taraftan teşkilatını yerleştirirken, diğer taraftan da Bakû’da bulunan Türk askeri esirlerinden bir Türk Kızıl Alayı oluşturmak için çalışmalara girişecektir.
“Aslında 1918’de kurulan Türk Kızıl Bölüğü ile Bakû’da kurulacak Türk Kızıl Alayı, kuruluş amacı açısından birbirinden farklılık göstermektedir. 1918’de Rus Sovyet devrimine katılmak ve onun düşmanlarına karşı mücadele etmek esas iken, şimdi Bakû’da oluşturulmaya çalışılan Türk Kızıl Alayı’nın gayesi Türkiye ile ilgiliydi. Şöyle ki bu kuvvet hem Türkiye’yi işgal eden emperyalist ve kapitalistlere karşı kullanılabilir, hem de Türkiye’ye Sovyet rejimi yerleştirmekte önemli rol oynayabilirdi. Mustafa Suphi, Taşkent’e geldiğinde, bir taraftan buradaki Türk askeri esirlerinden Türk Kızıl Asker Kıtası teşkil etmek faaliyetlerinde bulunurken, diğer taraftan da Bakû’ya propaganda ve teşkilat işleri ile meşgul olmak üzere gönderdiği Abid Alimov, Bakû’da bulunan Türk askeri esirlerinden bir Komünist Kıta-yı Askeriyesi oluşturmak için çalışmalarda bulunmuştu.” (Aslan,1997;116)
Türkiye Komünist Teşkilatı 27 Mayıs 1920 tarihinde Bakû’ya geldi ve TKT Kızıl Asker Kıtası’nı, TKT’nın Askeri Şubesi’ne bağlı olarak meydana getirdi. Bu askeri yapının siyasi komiserliğine de TKT yöneticilerinden Süleyman Sami getirildi. Ancak işin ilginç yanı, Süleyman Sami’nin gerçekte Mustafa Kemal Paşa’nın adamı olmasıydı.
12 Haziran 1920 tarihinde Türkiye Komünist Teşkilatı Bakû Komitesi tarafından sunulan raporda belirtildiğine göre, Türkiye’ye gidecek birlikte 250’den fazla asker vardı ve bu birlik Onbirinci Kızıl Ordu’ya bağlıydı.
Mustafa Suphi, TKT Birinci Kongresi’ne sunduğu tasarıda Kızıl Asker Kıtaatı’nın Türkiye’ye gönderilmesi hakkında şu bilgileri vermektedir:
“Birinci Alayın mevcudu az müddette tezayüt (sıkıştırma, YK) ile yediyüze karib (yakın, YK) bir hale geldiği ve seferberlik muvaffakiyetle devam ettiği sıralarda, Moskova’daki Anadolu elçiliğinin vekili olan İbrahim Tali Bey’in Onbirinci Ordu Kumandanı ve Merkezi Hey’et mülakatında ‘Türkiye’nin adama ihtiyacı yoktur, ancak esliha (silaha, YK) ve cephaneye İhtiyaç vardır’ yolunda vaki olan ifadesi üzerine ordu kumandanlığı tarafından seferberliğin durdurulması hususundaki istifsara (sorulmaya, YK) tarafımızdan cevab-ı muvafakat (onay yanıtı, YK) verilerek seferberlik durdurulmuştur. Böylece onbeş yirmi bin kişilik müsellah (silahlı, YK) bir kuvvetin müstevlilere (istilacılara, YK) karşı gönderilmesinden, maahazâ (böylece, YK) Anadolu kıyamcılarıyla (direnişçileriyle, YK) arada bir suitefehhüm (yanlış anlama, YK) vücuda getirmemek maksadıyla sarf-ı nazar olunmuş ve mühim bir fırsat elden kaçırılmıştır. Şimdiki halde mevcudu bine yaklaşan alayın iki haftaya kadar Anadolu’ya sevki hazırlıklarıyla uğraşılmaktadır.” (Aslan, Yavuz, Türkiye Komünist Fırkası’nın Kuruluşu ve Mustafa Suphi, Türkiye Komünistlerinin Rusya’da Teşkilâtlanması (1918-1921), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1997;121-122)
Bu durum, TKP’nin 1985 yılında yayımlanan kitabında şöyle........
© Veryansın TV
visit website