menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sovyet Rusya Türkiye’yi işgal etmeyi düşündü mü? ‘Devrimi süngünün ucunda taşımak’ tartışmaları

20 3
14.08.2024

Yıldırım Koç yazdı…

Eğer 1920-1922 döneminde Türkiye-Sovyet Rusya ilişkilerini inceliyorsanız, bu konuda makale, kitap, doktora tezi yazıyorsanız ve bu çalışmalarınızda Sovyet Rusya’nın Türkiye’ye yönelik politikalarını incelerken 1935 yılında Voroshilov, Budenny, Yegorov ve Blyukher ile birlikte Kızıl Ordu Mareşalliğine yükseltilen Mikhail Nikolaevich Tukhachevsky ve arkadaşlarının “dışarıdan devrim” stratejisine ve Sovyet Rusya’nın bu doğrultudaki uygulamalarına değinmiyorsanız, çok önemli bir etmeni gözden kaçırmışsınız demektir.

Uzunca bir dönem Türkiye’de sosyalist hareketin büyük bir bölümünde Sovyetler Birliği’nin bazı politikalarını eleştirmek tabuydu. Hele bazı siyasi çizgiler, Sovyetler Birliği’ne toz kondurmazlardı. Sovyetler Birliği’nin 1956 sonrasındaki politikalarını eleştirenler de, söz konusu Lenin ve hatta Stalin dönemi olduğunda, müthiş “Sovyetçi” kesilirler, Sovyetler Birliği’ni eleştiren herkesi “Amerikancı” olmakla suçlarlardı. Sovyet Rusya’nın Kurtuluş Savaşımız sırasında yaptığı askeri ve mali yardımın taksitlerinin zamanlamasına filan bakmadan, bu önemli yardımı büyük bir “dostluk göstergesi” olarak değerlendirirlerdi. Bu anlayışları bugün hâlâ sürdüren var mı, bilmiyorum. Varsa, bilimsel yaklaşımlarından şüphe ederim.

1917 yılında iktidara gelen Bolşeviklerin en büyük korkusu, tecrit olmaktı. Zaten beklentileri, Rus Devrimini Avrupa’da bir dizi devrimin izleyeceğiydi.

Lenin umutlarını özellikle Almanya’ya bağlamıştı. Alman işçi sınıfı güçlü bir örgütlenme geleneğine sahipti. Birinci Dünya Savaşı’nda en büyük tahribatı yaşayan, Almanya ve Alman işçi sınıfıydı. Lenin, 6-8 Mart 1918 tarihinde Rusya Komünist Partisi (Bolşevik) yedinci olağanüstü kongresinde yaptığı konuşmada şunları söylüyordu: “Mutlak gerçek şudur ki, bir Alman devrimi olmazsa yok oluruz. (…) Ne olursa olsun, düşünebileceğiniz tüm koşullar altında, eğer Alman devrimi olmazsa, mahvolduk.” (Lenin, Collected Works, Vol. 27, 1974, s.98)

Bu dönemde Sovyet Rusya’yı yöneten Bolşevikler önemli sorunlarla karşılaştı.

Bir başka ülkede komünistler bir ayaklanma başlatırsa ve bu ayaklanmanın bastırılmasına bu ülkenin iktidar sahiplerinin yanı sıra başka ülkelerin orduları da müdahale ederse, Kızıl Ordu ne yapacaktı? Kızıl Ordu yardıma koşacak mıydı, bu ülkeye girecek miydi?

Başka bir ülkede ayaklanma oldu, ancak bu ülke dışındaki güçler müdahale etmese de, ayaklanan komünistlerin yardıma ihtiyacı varsa ne olacaktı? Kızıl Ordu bu ülkeye saldıracak mıydı?

Başka bir ülkede bir miktar komünist var, ancak bunların gücü ayaklanma için yetersizse, Kızıl Ordu, bu ülkeye saldırıp, tepeden inme bir biçimde, bu ülkeyi “sosyalist” yapmaya çalışacak mıydı? (Bu yazıda tartışılan “devrim ihracı” veya “dışarıdan devrim” bu sonuncu durumdur.)

Bolşevikler, bir taraftan 14 ülkenin emperyalist saldırısı ve onların desteklediği Beyaz Ordulara karşı varlıklarını korumaya çalışırken, bir taraftan da bu tür sorunlar yaşıyordu.

Bu koşullarda, “devrimi süngünün ucunda taşımak” konusu gündeme geldi. M.A.Persits’in 1979 yılında Moskova’da basılan bir yazısından bu konudaki gelişmeleri aktarayım (Persits, M.A., “Eastern Internationalists in Russia and Some Questions of the National Liberation Movement, 1918-July 1920”, Ulyanovsky, R.A. (ed.), The Comintern and the East, The Struggle for the Leninist Strategy and Tactics in National Liberation Movements, Progress Publishers, Moscow, 1979):

“Doğu Ülkelerinin Kurtuluşunda Askeri Faktör”

“Asya ülkelerindeki acemi Komünistlerin bazıları ve hatta epeyce büyük sayıda Sovyet Komünisti, sömürgelerin ulusal ve toplumsal kurtuluşunda askeri faktörün önemini abartıyordu.” (Persits,1979;110)

“Bunların bazıları, bir devrimci ordunun ezilen bir ülkeye girmesiyle birlikte devrimci bir durumun gelişeceğine ve bir milli ayaklanmanın yabancı ve milli baskıcılara darbe indireceğine inanıyordu.” (Persits,1979;111-112)

“Askeri kurtarma misyonu konusundaki tez ilk olarak 4-12 Kasım 1918 tarihlerinde Moskova’da gerçekleştirilen Doğu Halkları Komünist Örgütleri Birinci Tüm Rusya Kongresinde ortaya atıldı. Müslüman İşleri Komiserliği, Kongre’ye sunduğu raporda, faaliyetlerinde Müslüman ülkeleri emperyalist hakimiyetten kurtarma ihtiyacından hareket ettiğini bildirdi. Bu amacı göz önünde bulundurarak ‘Türk savaş esirleri arasında toplumsal devrim düşüncelerini” yaydı ve ‘Türkiye’de bir proleter ayaklanmasının örgütlenmesinde uygun bir zamanda bir nüve olarak kullanılabilecek ve Türk işçi ve köylülerinden meydana gelen bir Kızıl Ordu oluşturarak bunları hazırlamak için pratik adımlar attı.’ “

Kongre, ayrıca, “Türk işçi ve köylü savaş esirlerinin bir araya getirilmesi için acil önlemler almayı ve onları Kızıl Ordu birimleri biçiminde örgütlemeyi ve onları Güney Cephesi’ne göndermeyi” ve “Doğu’da bir devrimci hareketin altyapısının hazırlanması için derhal ve etkili adımların atılmasını” önerdi. (Persits,1979;113)

“Sömürgelerin ve yarı-sömürgelerin ulusal ve toplumsal kurtuluşu için orduyu ana güç olarak kullanma düşüncesi birçok destekçi kazandı. Kızıl Ordu doğuya doğru ilerlemeyi ve Orta Asya, Kafkaslar, Sibirya ve Uzak Doğu’da Sovyet bölgelerini kurtarmayı sürdürdükçe, bu düşüncede olanların sayısı arttı.” (Persits,1979;114)

“Ordunun, sosyalist devrimin hızlı bir zafer kazanmasına yardım edebileceği düşüncesi Çinli Komünistler arasında epeyce popülerdi.” (Persits,1979;115)

“Ulusal-sömürge devrimlerinde askeri faktörün rolü İkinci Doğu Halkları Komünist Örgütlerinin Tüm Rusya Kongresi’nde (22 Kasım – 3 Aralık 1919) yeniden tartışmaya açıldı.” (Persits, 1979;120) Kongre, “uluslararası Kızıl Ordu’nun parçası olarak bir Doğu enternasyonalist sınıf Kızıl Ordusu’nun örgütlenmesine başlama” kararı aldı. (“Eastern internationalist class Red Army”, Persits,1979;122)

Kızıl Ordu’nun işgaliyle başka bir ülkede “sosyalizmi kurmak” anlayışı hayata da geçti.

Ukrayna, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve diğer bazı ülkelerde komünistler Kızıl Ordu’nun doğrudan işgali sayesinde iktidara gelebildiler (belirtilen üçüncü durum). İşçi sınıflarının çok zayıf olduğu toplumlarda, Kızıl Ordu sayesinde “Sovyet........

© Veryansın TV


Get it on Google Play