menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sonsuz sonuçsuz arayışlar

40 1
30.06.2024

Yavuz Alogan yazdı…

Devlet saplantısı olan insan zamanla başka şey düşünemez hâle gelir. Mesela bisiklet sürerken kendinizi bir anda normal bir devletin dış politikada karar alma süreçlerinin nasıl olması gerektiğini düşünürken bulursunuz.

“Peki bundan sana ne?” diyebilirsiniz, haklı olarak… Ama öyle değil, zihin kendiliğinden çalışıyor… Dengeyi gözeteceksiniz, önünüzü göreceksiniz, yavaşlasanız bile düşmemek için pedal basmaya devam edeceksiniz, el-göz koordinasyonunuz kesintisiz olacak.

Düşünüyorum ve son tahlilde dış politikanın, diplomatik ve askerî boyutları olan derin bir uzmanlık işi olduğunu anlıyorum. Bir çerçeve ve o çerçevenin köşelerini belirleyen bir ilkeler bütünü olacak. Şuraya biraz yanaşalım, şu bize bunu yaptı biraz mesafe koyalım, ötekine cazip görünmek için berikine yanaşalım, şununla flört edip bunu kıskandıralım ki bizi kaçırmamak için taleplerimizi kabul etsin diye dış politika olmaz.

“Amasya Tamimi”ndeki gibi çekirdek bir fikrin etrafında halkalar hâlinde genişleyerek oluşur dış politika. Çekirdek fikir yoksa ya da bir tamime konu olamayacak kadar gizliyse (art niyetliyse) dış politika yoktur. İdeolojik kaygılar, iktidardan düşme korkusu, günü kurtarma telaşı olmayacak. En önemlisi temiz olacaksınız, kimse size şantaj yaparak politika dayatamayacak.

Söylemde tutarlılık da gerekir, zira diplomaside her söz kayıt altına alınır.

Cumhurbaşkanı sıfatıyla, “Hamas sadece kendi topraklarını değil, Anadolu’yu da savunuyor” dediğiniz anda farklı bir jeopolitik alana geçmiş olursunuz. Hemen arkasından “Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik stratejik hedefimizdir” demeniz sizi kurtarmaz, sadece AB yanlılarını sevindirir. Dışişleri Bakanı “BRICS’e niye girmeyelim?” mealinde konuşunca, Avrasyacılar “Ahan da iki çizgi mücadelesi!” diye alkış tutarlar. Fakat Maliye Bakanı, Chatham House’dan “Üç asırdır yönümüz Batı” deyince, Atlantikçiler derin bir nefes alırlar. Millî Savunma Bakanı’nın “NATO’nun en büyük ikinci ordusuyuz, Avrupa Ordusu’na katılmak arzusundayız” demesi ise biraz tuhaf kaçmış, Rusya’ya karşı savaşa mı giriyoruz sorusuna yol açmıştır.

Sadece Suriye politikasının toplamı bile ibret vericidir. Sınır ötesi PKK’yle mücadelede muazzam fırsatlar kaçırılmıştır. Şimdi........

© Veryansın TV


Get it on Google Play