İhtilaller ve darbeler
Yavuz Alogan yazdı…
Ortaokul öğrencisiyken İhtilaller ve Darbeler Tarihi adlı bir kitap okumuştum. Anlatımı heyecanlı, resimli ansiklopedik bir kitaptı. Yazarı belli olmayan iki koca cilt… Yanlış hatırlamıyorsam Catilina Komplosu’yla başlıyordu. MÖ. 1. yüzyılda yaşayan soylu Lucius Sergius Catilina, Roma İmparatorluğu çökerken Cumhuriyet’e karşı düzenlediği alengirli komployu eline yüzüne bulaştırıp öldürülüyor.
Kitap 1920 yılında Berlin’de Wolfgang Kapp’ın başarısız hükümet darbesi teşebbüsünden, Meksika, Rus, Çin, Küba devrimlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyordu. Salazar, Franco, Cemal Abdülnâsır, herkes vardı. Son konu başlığı “27 Mayıs” idi.
Curzio Malaparte’nin Darbe-i Hükümet Sanatı adlı kitabını da yine o sıralarda okumuş olmalıyım. Olayın dramatik/romantik bir boyutu, özel askerî teknikleri gerektiren, satrancı andıran sanatsal bir yönü de vardı. İlk aşamada haberleşme hatlarının kesilmesi ve netice alacak şekilde belirli hedeflere süratli intikal… Kitle desteği sonraki aşamada sahneye çıkıyor vs.
Ortaokul çocuğunun böyle şeylerle ilgilenmesi tesadüf değildi. Askerî darbe konusu 60’lı yıllarda hep gündemdeydi. 27 Mayıs Devrimi’nin artçı sarsıntıları olan 22 Şubat (1962) ve 20 Mayıs (1963) askerî ayaklanmaları özellikle Ankara sakinlerini etkilemişti. 21 Mayıs günü sabaha karşı yenilgiye uğrayan Harp Okulu öğrencilerinin teslim alınmadan önce bütün Ankara’yı çınlatarak son kez Harbiye marşını söylediklerini işitmiştik. Süvari birliğinin başında Binbaşı Fethi Gürcan’ın, nalları gece karanlığında asfaltta kıvılcımlar çaktıran atını Çankaya köşkünü teslim almak için Bulvar boyunca dört nala nasıl koşturduğu efsane gibi anlatılırdı. Görenler vardı…
Ayrıca o dönemde askerler üniformalarıyla dolaşırlar, Bulvar’daki kafelerde pastanelerde otururlar, öğrenci yurtlarına girip çıkarlar, her konuda konuşup tartışırlardı. Bu kahramanlık ve isyan amosferinin 1968’in öğrenci hareketlerini etkilediğini kimse inkâr edemez. “Ordu millet el ele, millî cephede!” diye slogan attığımı çok iyi hatırlıyorum.
Sayın Reis’in yerel seçimler münasebetiyle Aydın’da yaptığı konuşma bana bu uzak geçmişi hatırlattı. Sayın Saray şöyle dedi: “Sağda solda kendi kendilerine gelin güvey olan varsa, hepsini de ikaz ediyorum. Hayalinizde 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi bir darbe veya cunta girişimi varsa, karşılaşacakları gerçek en hafif tabirle 15 Temmuz olacaktır.”
Bu cümlede beş ayrı askerî olay aynı kategoride yer alıyor. Oysa hiçbiri bir diğerine benzemiyor.
Birincisi (27 Mayıs) ilerici demokratik bir devrimdi. Türk milletini uygar dünyanın benimsediği bütün haklara ve yararlandığı nimetlere layık görmüş, bütün kurumlarıyla ve denetim sistemleriyle siyaset üstü sahici bir modern demokratik devlet yapısı inşa etmişti. 1961 Anayasası, “Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27........
© Veryansın TV
visit website