menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sosyal duygu Cumhuriyet ahlakının temelidir

11 11
27.03.2024

Şahin Filiz yazdı…

Cumhuriyet Türk milletine sosyal duygu ve sosyal ahlak modeli ortaya koymuştur. Bu modelde teba yerine birey, despotluk yerine demokrasi, mezhepsel ve etnik bölünmelere karşı yurttaşlık, adaletsizlik ve ayrımcılık yerine eşitlik, aşiret ve kabilecilik yerine milletleşme değerleri vardır. Kişilere, tarikat ve cemaatlere ya da etnik kökenlere göre değil, hukukun üstünlüğüne göre bir devlet ve bürokrasi işleyişi söz konusudur. Seçkinlerin ve imtiyazlıların hukuku değil, eşit bireylerin hak ve hukuku esastır. Hukuk önünde her birey eşit olduğu için toplumsal ilişkiler bu eşitlik, hak ve özgürlük temelinde gerçekleşir. Türk toplumu, bir millet oluşun ifadesi olarak, bireyler arasındaki ilişkinin böylelikle sağlıklı zeminde gerçekleşmesi ile çağdaş, aydın ve ilerici bir öngörü ile varlığını sürdürebilir. Hak, adalet, liyakat ve emeğe dayalı toplumsal ilişki biçimi, toplumsal duygu ve ahlakın gelişmesi için vazgeçilmez koşuldur.

Adler şöyle der:

Sosyal duygu ile sosyal ahlak iç içedir Toplumsal ahlak, toplum tarafından kabul edilebilir bir çerçeve sağlarken, toplumsal duygular tepkilerimizi körükler ve bu ahlaksal çerçeve içinde eylemlerimize yön verir.

Ahlaksal çerçeve Türk toplumunda giderek parçalanmaktadır. Hakkari’den Edirne’ye kadar madencilik talanıyla toprağımız, havamız, suyumuz kısaca doğal zenginliklerimiz tahrip edilmekte, Stoacılar’ın, mutlu ve sağlıklı bir yaşam için öngördüğü “doğayla uyum içinde yaşama prensibi” yerle bir edilmektedir. Toplumun en alt kesimlerinden en üst sınıfına kadar, dinci ve etnikçi siyasetten nemalanan kişiler, gruplar ya da kesimler, dünyanın hiçbir yerinde akla hayale gelmedik şaibeli servetler biriktirmekte; buna rağmen sorgulanamamakta, aksine neredeyse servetleri çoğaldıkça “itibar” kazanabilmektedirler. Milyonlar kiralık ev bulmazken, bulanlar da kiralarını ödeyemeyecek fakr u zarurete yuvarlanırken mezhepçi ve etnikçi siyaseti servet kapısı belleyen bir kısım azınlık üyeleri yüzlerce daireye, milyonlarca dönümlük toprağa, miktarını hesaplamaktan aciz oldukları zenginlik ve kazanca kolayca, zahmetsizce sahip olabilmektedirler.

“Dağ edebiyatı” yapan kravatlı teröristler kendi çocuklarını ABD ve Avrupalara gönderip istikballerini garanti etmenin derdini düşerken bu saltanatı sürdürmenin yolu olarak yoksul gençlerimizi dağlara çağırmaktan en ufak bir haya, utanma ve acıma duygusu taşımamaktadırlar. Etnikçi sözde siyaset, garibanların kanlarından elde ettiği kirli parayla terör duvarını berkiterek kendi yakınlarının lüks ve şatafat içindeki yaşamlarından kıl kadar ödün vermezler. Diğer yandan, İslam adına cins cins dinler uyduran tarikat ve cemaatler, Türkiye Cumhuriyeti’nin çocuklarını, gençlerini, kaynaklarını tüketmek ve geleceğini karartmak pahasına, dinin, peygamberin hatta Allah’ın yetkilerini kuşandıkları yalanıyla Türk milletinin milli ahlakı ve sosyal duyguları ile oynamaktan bir an olsun geri durmamaktadır. Cumhuriyet değerlerini aşındırırken ve sonunda Türkiye Cumhuriyeti devletini yıpratmanın ilk adımı olarak Türk kimliğini hedef alırken dinci ve etnikçilerin birlikte hareket etmeleri şaşırtıcı değildir.

Ne etnikçi ne de dinci güruh, ülkemizi kasıp kavuran ekonomik, ahlaki ve nihayet sosyal çürüme karşısında, herhangi bir sosyal ahlaka ve sosyal duyguya sahiptir. İlki, ne istediğini bilmemekle birlikte, Türkiye’nin etnik bölünmesini; ikincisi şeriat ve hilafet yaygarasıyla mezhepsel ve dinsel parçalanmayı........

© Veryansın TV


Get it on Google Play