menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İlahiyatçıların Şeriat Bildirgesi’ne trajikomik tepkiler

8 3
08.07.2024

Şahin Filiz yazdı…

23 Haziran 2024’de “İlahiyatçılardan Şeriat Bildirgesi” başlıklı, “İslam şeriat demek değildir” içerikli bir bildiri yayınlandı. Bu bildirinin altında benim de imzam bulunuyor. İmza atanların sayısı çok daha fazladır. Görünürde atmayan ama tüm yüreğiyle bu bildirgeye kalıbını basan pek çok ilahiyatçının olduğunu belirteyim. Bildirgeye tepki verenler “ilahiyatçı” kavramından yalnız ilahiyat fakültelerinde akademisyen olanları anladılar. Oysa imza veren veya imza vermeyip bildirgeyi destekleyenler içinde farklı kademelerde din eğitimi almış emekli ya da halen görevli insanlar bulunmaktadır. Diyanet’ten emekli veya halen görev yapmakta olan müezzin, imam, müftü ve Teşkilat’ın çeşitli birimlerinde üst düzeyde görev yapmakta olan bazı yöneticilerden tutun, profesör, doçent ve doktor öğretim üyelerine kadar şaşırtıcı sayıda bildirge destekçisi vardır. Türk kamuoyunun bu gerçeği bilmeye hakkı var.

Şeriat Bildirgesi, Türkiye’de farklı kesimlerde umulmadık yankı buldu. Ezici çoğunluk bildirge lehinde görüş belirtti. Marjinal, uçuk-kaçık, tarikat-cemaat prangasına mahkûm bir kısım kişi ve çevreler dışında Türkiye’de hem halkımızın hem de bürokrasinin nefes alacağı bir alan yaratmış olduk. Bu azgın azınlığın ipe sapa gelmez şeriat talepleri en üst perdeden zaman zaman destek bulunca, halkımız ve Türk bürokrasisi zihinsel ikircikli bir duruma düşmüştü. Bildirge karşıtı çevrenin derin ve koyu cehaleti iyice su yüzüne çıkmış oldu.

Ne demiştik?

Ana çizgileriyle anımsayalım:

Cumhuriyetimizin 100. Yaşını geride bıraktığımız bugünlerde İslam’a rağmen İslam icadı kısır, cahilce ve kışkırtıcı bir şeriatçılık propagandasına dönüşmüştür; adliye koridorlarından sokaklara kadar her fırsatta şeriatçılık tartışması ile Türkiye gündemi meşgul edilmektedir. “Gazze bahane şeriat şahane” dedirtecek bir şeriatçı dalga Cumhuriyetimizi ve anayasal düzeni tehdit eder vaziyete gelmiştir.

Şeriat, sanıldığı gibi “Allah’ın en yüksek siyasi bir otorite olarak başa geçirilmesi”ni sağlayacak dini kurallar değil, Arap dilinde her türlü örf, adet, hukuk kuralı ve genel kurallar bütününü ifade eden, dini olmaktan çok din-dışı bir kavramdır. En büyük yanılgı, her Arapça sözcüğü dinsel içeriği temsil eden bir sembol sanmaktır. Bu yaklaşım, koyu ve karanlık bir cehalet olmanın ötesinde, Cumhuriyet’e yönelik kasıtlı, art niyetli bir kalkışmanın adıdır. İslam ile şeriatı özdeşleştirmek bu yüzden çok büyük bir yanılgı ve çarpıtmadır. Teolojik olarak ise, şirktir, küfürdür. İslam öncesi Cahiliye’nin hortlatıldığı post-paganizmdir.

Şeriat, en basit tanımıyla her türlü (dinsel ya da değil) uygulamanın adıdır ve değişir. Değişen kurallardan din çıkmaz. Uygulamalardan kalkarak İslam’ı anlamaya çalışmak, ona karşı yeni bir din uydurmaktan başka bir şey değildir. Değişen ve değişmeye yazgılı kural ya da kuralları dinleştirmek, putperestliğin ilk adımıdır. Kuran ve Hadislerde yalnız bugün değil, asırlardır uygulanmayan, uygulanabilir........

© Veryansın TV


Get it on Google Play