Dürtüsel dincilik varoluşçu dindarlığa karşı
Prof. Dr. Şahin Filiz yazdı…
Dindarlık, insan varoluşunun doğal bir anlam arayışı olduğu sürece dürtüsellikten uzak kalır. Dürtüsel bir dindarlık, artık yaşam ve ölümü anlamlandırmaktan çıkmış, dürtüsel bir dinciliğe dönüşmüştür. Dürtüsellik, bütün yaşamda çok çeşitli yönleriyle ortaya çıkar. Yalnız dinsel yaşam ya da dinsel bir inanışta değil, her alanda görülebilir. Ben ise, yalnız dinsel alanla sınırlandıracağım.
Dürtüsellik çocuklarda ve yetişkinlerde sabırsızlık durumudur. Burada çocukların değil, yetişkinlerin, özellikle din konusundaki dürtüselliğinden söz ediyorum. Kontrolsüz ve hesapsız bir davranış tarzı geliştirmek ve bunu tüm yaşamında uygulamak yetişkin dürtüselliğidir. Öfkesini denetleyemez. Dincilik, öfke kontrolü yapamamaktır. Her insanı, her şeyi din olgusuna kendi verdiği anlamı kabule zorlar. Dirençle karşılaşınca şeriat, cihat ya da cehennem ile korkutur. Canlı cansız her şeye tahakküm etmekten başka bir amaç taşımaz. En küçük bir eleştiri ya da itiraz, denetimsiz bir öfke nöbetine savrulması için yeterlidir. Hiçbir şey tahammülü yoktur. İnandığı ile inanan tek kendisinde bir araya gelmiştir. Yaşam ve içindekilere böylece yabancılaşmıştır. Hayatın bin bir rengi, tek renk olarak belirlediği söylem ve kişiliğine bir tehdit olarak algılanır. Yaşam ve içindekiler bu yüzden dinciliğin tahammül edebileceği tek düzelik göstermez. Dincilik, tek düze ve standartlarını kendisinin belirdiği silik soluk bir yaşam anlayışı ile çevresini örmüştür.
Davranışları, tıpkı söylemleri gibi tutarsız ve çelişkilidir. İnsan sağlığına zararlı olduğu için haramdır gerekçesiyle bir damla şaraba savaş açıp sağlığı koruduğunu ileri sürerken, kendi türünün acılarına duyarsız kalır. Mensubu olduğu dinin, değil inananlara, inanmayanlara dahi şefkat ve merhamet gösterdiğini söylerken, Işid ya da Taliban olup kendi dindaşlarını yine din için katletmekten geri durmaz. Türklere yönelik Doğu Türkistan’daki mezalimi ve Hocalı soykırımı ne sözüne ne davranışına konu olmaz. Gazze ve Filistin destekçisi görünür, ama davranışı İsrail’den yanadır.
Söz ve davranışları çelişkili olmakla kalmaz; sözü de özü de kendi içinde çelişkili ve tutarsızdır.
Peygamber’in çocukları çok sevdiğini söyler ama bu masum sevgiyi bile istismar ederek çocuk istismarına yeltenir. Tarikatlarda cemaatlerde çocukları köleleştirir, akıllarını, geleceklerini çalar.
Halka din adına yoksulluğu ve cenneti över, ama kendisi ne ahrete ne cennete inanmadığından, onun bunun sırtından geçinmek için dinini satışa çıkarır. Lüks ve şatafat içinde yaşar, mal mülk yığar, yetim ve kimsesizlerin, olmadı bütün halkın emeğini sömürür, geleceğini ipotek altına alır.
Dinci, düşünmeden hareket eder. Çünkü bütün davranışlarının gerisinde insani varoluş değil, hayvani içgüdüsel ve dürtüsel motivasyon vardır. Din ile aklın, inanç ile düşünmenin arasını açar. Akla, düşünceye ve bilime savaş ilan eder. Düşünmeden hareket ettiği için bugün söylediğini ertesi gün inkâr eder. Bugünkü sözünü hatırlatanlara, çelişkisini bulanlara yine düşüncesizce saldırır, tahkir eder. ‘Dinde aklın ve düşünmenin yeri yoktur, teslimiyet esastır’ yalanıyla, çevresindekileri düşüncesizce hareket etmeye çağırır. O, kutsala rağmen düşüncesizdir, etkiledikleri ise, düşüncesizliklerine rağmen dindar olduklarına inanırlar.
Özdenetimi yoktur. Çünkü kendisini Tanrı’nın sözcüsü ya da O’nun yerine tasarrufta bulunan ayrıcalıklı bir ilah sanır. Dinci için tarikat ve cemaat üyesi ya da lideri olmak ona bu hakkı tanımıştır. İyilik ve kötülük ondan sorulur. Rızık verme ya da yoksun bırakma yetkisini elinde tuttuğu; istediğini rızıklandırıp istediğini yoksul bırakmaya hakkı olduğu dürtüsüyle davranır. Öyle ki yaşatma ve öldürme kudreti bile elindedir. Bütün bu tanrısal otoritesi ve gücünü, kendi dindaşları üzerinde denemenin dini bir görev olduğuna inanmıştır. Kendi dininden olmayanlar onun elinden selamettedir. Onlara korku ve üzülme yoktur.
Dürtüsel dincilikte iştahın sınırı yoktur. Yediği içtiği nerden, kimden ve hangi yoldan olursa olsun, kontrolsüz iştahının açık hedefidir. Oburca iştahı havanın, suyun, toprağın ve ahlakın kirlenmesine aldırış etmez. İştahına engel hangi kutsal varsa ilk önce onu yer. Yedi yirmi dört saat açık iştahı, dürtü kontrol bozukluğunun eseri olduğu için, kendi kendini kontrol etme yeteneğinden yoksun kalmış ve çevresine zarar verecek davranışlarda bulunmayı alışkanlık haline getirmiştir. Bu ise ruhsal bir sağlık sorunudur.
Dürtüsel dincilik, aşırı derecede para harcamaya eğilimlidir. Çalışması ve emeği sonucu........
© Veryansın TV
visit website