menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkler ve deniz

54 6
07.04.2024

Cem Gürdeniz yazdı…

Genel ve yaygın kanı Türklerin denizci olmadığı üzerinedir. Nehir ve göllerle sınırlı coğrafyada Asyalı atalarımızın doğal şartlarda denizci olamayacakları gerçektir. Zira doğa ve ihtiyaçlar toplumları şekillendirir. Nehrin veya gölün karşı kıyısına geçme başarısının ufuk çizgisinin ötesindeki denizleri aşma başarısına dönüşmesi zaman alır. Ufkun ötesine gitmek için kürek gücünden yelken gücüne geçmek ve rota vermek evrim gerektirir. Ancak atalarımız için okyanus ve denizlere çok uzak olsalar da deniz her zaman ulaşılmak istenen bir hedefti. MÖ 200’e dayanan Oğuz Kağan Destanı’nda Oğuz Kağan’ın altı oğlundan birinin adı Deniz’dir. MS 732’de yazılan Kül Tigin Yazıtında, Bilge Kağan “Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim denize pek az kala durdum’’ der. Aynı döneme ait Tonyukuk Yazıtında Bilge Tonyuykuk şöyle yazar: “İki bin idik. İki ordumuz oldu. Türk milleti yaratılalı, Türk kağanı tahta oturalı Şantung şehrine, denize ulaşmış olan yok imiş. Kağanıma arz edip ordu gönderdim. Şantung şehrine, denize ulaştırdım.’’

Türklerin Anadolu’da denizcileşmesinin başlangıcını Malazgirt sonrası döneme bağlamak yanlış olur. Zira Türkler Anadolu’da çok önceden vardı. Pek çok tarihi bulgu Türklerin MÖ 8000’li yıllardan itibaren var olduğunu ispat ediyor. Göbeklitepe’de bulunan 8 figürün 12 figürlü Türk takvimindekilerle aynı olduğu ispatlanmış durumda. Anadolu’da son 10 milenyumda var olan Türkler, doğal olarak deniz kıyısında da yerleşti, ufuk çizgisini gördü ve denizle temasa geçti. Yerleştikleri Anadolu ve Rumeli’de Hitit, Urartu, Frigya, İyonya ve Doğu Roma’nın denizle alakalı yaşam biçimlerini, kültürlerini ve teknolojilerini akan yıllar içinde benimsediler. Orta Asya’dan batıya göçlerde sahip oldukları kısıtlı denizcilik yeteneğinin yanında Türkçe denizcilik terimlerini de getirdiler. (Tengiz (deniz), kemi (gemi), kulaç, sal gibi.) Anadolu’ya gelmeden yani Akdeniz ve Karadeniz ile buluşmadan önce uzun süre derya ve deniz sözcüklerini akarsular ve büyük göller için kullandılar. Anadolu yarımadasına zaman içinde daha sonra Peçenek Türkleri ile Hazar Türkleri geldiler ve çoğunluk Batı Anadolu ve Marmara Havzalarına yerleştiler.

Malazgirt Savaşı sonrası Anadolu’ya yerleşen Asyalı atalarımız önceden bu topraklarda yerleşen Türklerden farklı olarak bu yurdu anavatan belledi ve kendi iradesi altında devletler kurdu. Türkler bu süreçte ihtiyaç duydukları oranda denizle ilgilendiler. Denizden, kendilerini başka yere götürmesini istiyorlarsa da bu kısa süreli geçişler içindi. Selçuklular ilk kez XIII. Yüzyılda Akdeniz’e Alanya ve Antalya ile tanıştı. Ardından denizlerle bağlantısı olan Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Karesioğulları gibi Beyliklerle denizci halklarla bütünleşerek denizcilik geleneğimizi kurdu. Denizcilik folklorumuz Akdeniz ile şekillendiği için Akdeniz havzasında yaşayan Doğu Roma, Girit, Helen, İyon, Arap, Berberi, Endülüs, Venedik, Ceneviz, İtalyan, İspanyol geleneklerinin hepsiyle temas içinde olmuş onlardan hem almış hem de vermiş, böylelikle bir sentez kültüre dönüşmüştür. Akan yüzyıllar içinde Türkler onlarla kaynaştılar ve bu süreçte onların kadim denizciliklerinden etkilenerek denizle buluştular. Böylece gerek yerli halklarla evlilikler gerekse Orta Asya’dan gelen göç kollarının eski yerleşkelerinden getirdiği, su kültürüne dair miras, alt beyinlerde gereken yeri aldı. Bu genetik mirasın ortaya çıkması için gelenek, görenek ve alışkanlıkları etkileyen dış faktörlerin ortaya çıkması gerekiyordu. Her yönü ile bereketli Anadolu’da denize yönelişi tetikleyecek gelişmeler, son bin yılın her yüzyılında ayrı koşullar ve gelişmeler ile ortaya çıktı.

Dünya tarihinde denizci doğan halk yoktur. Halkı devlet ya da otorite denizci yapar. Anadolu’da ortaya çıkan tüm devletler tarih boyunca denizlere yaklaştıkça güçlü ve mutlu olmuşlar uzaklaştıkça gerileyip çökmüşlerdir. Alman tarihçi Runciman, bu olguyu “deniz nimetleri olmadan Anadolu yaşayamaz” şeklinde ifade etmiştir. Denizle etkileşime giren Türkler de zaman içinde devleti yönetenlerin denizcileşmesi ile denizi sevmiş ve onların ufku kadar denizciliği başarabilmiştir. Yönetici ya da Sultan denizci akla sahipse halk da ondan payını almıştır. Anadolu Beylikleri tarihinde Çaka Bey ve Umur Bey örnekleri ile Osmanlı İmparatorluğu’nun 15 ve 16. Yüzyıl’da donanmaya destek veren Sultan (Yavuz) Selim ve Sultan (Kanuni) Süleyman dönemlerinin deniz zaferleri en somut başarı örnekleridir.

Türkler kısa sürede denizcileşebilen bir ulustur. Bunun en güzel ispatlarından birisi de denizden ve deniz kültüründen uzak ortamda yetişen, ilk Türk Amirali ve deniz stratejisti Çaka Bey’dir. Malazgirt’ten on yıl sonra, 1081 yılında İzmir’de denizci bir devlet oluşturdu. Oğuzların 24 kolundan Üç Ok’lar koluna bağlı, Gök-Han Oğullarından olan Çavuldur Boyuna mensup olan Çaka Bey, aynı yıl, 17’si çektiri, 33’ü de yelkenli olmak üzere toplam 50 parçadan oluşan ilk Türk Donanması’nı İzmir’de kurdu. Bu yıl, günümüzde Türk Deniz Kuvvetlerinin Kuruluş Yılı olarak da kabul edilmektedir. 19 Mayıs 1090 günü Orta Ege’de, Koyun Adaları zaferini, Malazgirt Zaferinden 19 yıl sonra gerçekleştirmiş olması, başlı başına büyük bir başarıdır. Denize bir Orta Asyalı gibi değil, Akdenizli gibi bakmayı Çaka Bey çok kısa sürede öğrenmiştir.

Sadece Anadolu’ya yerleşen Türkler değil, 13. Yüzyılda Mısır ve Suriye’de hüküm süren Kölemen (Memlûk) Devleti........

© Veryansın TV


Get it on Google Play