menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dünya Savaşı’nın 1914’ten bu yana devam eden dinamikleri 

74 19
05.05.2024

Cem Gürdeniz yazdı…

Medyada her gün ‘’3. Dünya Savaşı ne zaman çıkacak?’’ sorusu gündem oluşturmaya devam ediyor. Baştan sorunun cevabın verelim, dünya savaşı 1914’ten bu yana değişik yoğunluklarda okyanus güçleri ile kıta güçleri arasında zaten devam ediyor. Peki ‘’Dünya Savaşı’’ nedir? Bu terim ‘’Birinci ve İkinci Dünya Savaşı” terimleri ile ortaya çıktı. Dünya çapında başta hegemon ve rakipleri dahil birçok ulusun müdahil olduğu, değişik kıtalar, bölge ve ülkeleri kapsayan, büyük ölçekli çatışmaları tanımlamak için türetildi. Hegemonyanın el değiştirmesi ya da mevcut hegemonun gücünü pekiştirmesi ya da yeni büyük güçlerin ortaya çıkmasına neden olan bu çok bölgeli çok taraflı savaşları, akademi, medya, siyaset ve asker dünyası ‘’dünya savaşları’’ olarak tanımladı. Ancak savaşlar yürütülürken ya da sonrasında pek çok devlet bu savaşlara dünya savaşı demedi. Örneğin Birinci Dünya Savaşını ‘’Büyük Savaş’’ olarak tanımlayan devletler oldu. Osmanlı İmparatorluğu bu savaşa ‘’Harbi Umumi’’ yani ‘’Genel Savaş’’ dedi. Benzer şekilde, İkinci Dünya Savaşı’na Ruslar halen “Büyük Vatanseverlik Savaşı” olarak tanımlarken Çin’de de “Japon Saldırganlığına Karşı Direnme Savaşı” veya kısaca “Direnme Savaşı” olarak tanımlanıyor. Hitler de İkinci Dünya Savaşı için konuşmalarında ve propagandasında sıklıkla “savaş” veya “mücadele” olarak söz etmişti.

Dünyayı bölgeselden öte kıtasal olarak etkileyen savaşlar sanayi devriminden sonra ortaya çıktı. Zira sanayi devrimi üretimde kol/doğa gücü yerine makine gücünü getirerek mal üretiminde insanlık tarihinin görmediği devrimleri tetikledi. En büyük yansıması ticaretin, ekonomik gücün ve refahın artışı ile sınırsız büyüyen devletlerin kapitalist aşamadan emperyalist aşamaya geçmesiydi. Bu geçiş şüphesiz en büyük itici gücünü askeri güçten aldı. Askeri güç, büyüyen finans ve ekonomik gücü kontrol eden hegemonun cezalandırma ve dayatma aracı olarak kısa sürede büyük gelişme gösterdi ve dünya savaşlarının ortamını hazırladı. Bugünün koşulları 19. Yüzyıl başında oluştu.

19.yüzyılda hem sanayi devriminin hem de askeri devrimin en büyük sahibi Büyük Britanya idi. Küçük ada devleti katladığı ekonomik ve askeri (donanma) gücünü kullanarak Protestan ahlaka dayalı liberal kapitalist ve Sterling temelli küresel sistemi dünyaya dayattı. Diğer bir deyişle bugünün temelleri 1805 Trafalgar Deniz Savaşı ve 1812 Waterloo meydan muharebesi zaferleri sonrasında oluştu. Anglosaksonizm’in emperyalist hegemonyası Kraliyet Donanması ve ordusu üzerinden tüm dünyaya dayatılmaya başlandı. Osmanlının Tanzimat reformu ve Baltalimanı ticaret anlaşması bile bu sürecin sonucuydu. Bu sistem 20. Yüzyıl başına kadar sorunsuz işliyor ve Anglosakson imparatorluk, güneşi batırmadan hegemonyasını acımasızca devam ettiriyordu.

20. yüzyıl başında Almanya’nın birleşmesi ve daha sonra ikinci sanayi devriminin liderliğini alıncaya kadar Britanya’nın küresel hükümdarlık dönemi, yaklaşık 100 yıl devam etti. 1900’lerin başından itibaren denge bozuldu. Almanya, geç emperyalist ve sömürge sahibi bir kıta devleti ve ekonomik dev olarak kömürden petrole geçiş döneminde geri kalmış ülkelerin kaynaklarından daha çok faydalanmak istedi. İngiltere’nin donanma gücüne meydan okudu ve okyanuslara çıktı. Olanlar oldu ve Birinci Dünya Savaşı patladı. Denizle kıtanın en acımasız ilk hesaplaşması 4 yıl sürdü. Britanya yanına bir diğer denizci ancak 200 yıllık en keskin düşmanı- Fransa’yı ve diğer yanına en büyük rakibi kıta devleti Rusya’yı alarak savaşın sonunda Almanya’yı çıktığı yere geri itti.

Bu başarısını talihe borçluydu. 1917 sonunda işler pek lehte gitmiyordu ve Rusya’da devrim olmuştu. Rusya’da devrim olmasa ve son derece küçültücü Brest Litovsk Anlaşması ile Ruslar savaştan geri çekilmese, ABD boşluğu doldurmak için Britanya yanında savaşa girmez ve belki de Britanya savaşı kazanamazdı. Böylece savaş sonunda Britanya Birinci Sanayi devriminin ve hegemonyanın sahibi olarak savaş sonunda yerini korudu ancak bu zafer Pirius zaferiydi. Zayıf düşmüştü. ABD onun yerini almaya başlamıştı. Güç ağır ağır el değiştiriyordu ama bu değişim iki Anglosakson arasında oluyordu.

Birinci Dünya Savaşının büyük güç liginde iki büyük kaybedeni vardı. Almanya ve Rusya. Her ikisi de imparatorluklarını kaybetti ve büyük toprak tavizleri verdi. Gerçekte ABD de pek kazananlar yanında yer alamadı, zira Britanya savaşı kazanmasında büyük payı olduğu halde ABD’ye ne Ortadoğu ne de Avrupa’dan kazanım aktarmadı. 1918’de Lenin içerde devrimin korunması için Brest Litovsk Anlaşmasında büyük toprak tavizleri verdi. Ancak batı dünyasını yine de memnun edemedi ve iç savaşa sürüklendi. Neticede kanlı çatışmalar ile 1922 sonunda birliği sağladılar ve Sovyetler Birliğini kurdular. Diğer yanda Almanya’nın Versay Anlaşması ile aşağılanma dönemi Hitler’i ortaya çıkardı. Sanayi devi Almanya disiplinli nüfusu ile kısa sürede toparlandı ve bu kez hayat alanını genişletmek (lebensraum) için muazzam askeri makinesi ile harekete geçti.

İkinci Dünya Savaşında ilkinden farklı olan tek şey Sovyetlerin savaşın ilk iki yılında Almanya ile saldırmazlık anlaşması üzerinden düşman olmayışı idi. Ancak daha sonra bu bozuldu ve Birinci Dünya Savaşındaki yapılanma tekrar etti. ABD, Britanya ve Sovyetler müttefik oldu. Almanya, birinci hesaplaşmada kaybettiklerini geri almak bir yana, neredeyse Avrupa’nın tamamını işgal etti. Yetmedi, 1941 sonrası Sovyetler Birliğine saldırdı. Bu saldırı 1939 yılında yapılan karşılıklı saldırmazlık paktına rağmen kaçınılmazdı zira aynı Napolyon gibi batı Avrupa’da ortaya çıkan hegemonun gözlerinden birisi okyanuslara diğeri Asya’ya yönelir. Ayrıca tunç yasadır. İlk harpte kaybedilenler ikinci harpte geri alınmaya çalışılır. ABD’nin vahşi batısı, İngiltere’nin Hindistan‘ı, Rusya’nın devasa Orta Asya’sı vardı ama Almanya’nın sadece kömürü vardı. Hitler Atlantik kıyılarından Ural dağlarına kadar uzanan bir Alman İmparatorluğunu hedefliyordu. Hitler, 1941 sonunda savaşa iki yıl geç müdahil olan ABD’li firmaların da desteğiyle muazzam bir şekilde ayağa kalktı ve tekrar kıtada ve okyanusta söz sahibi olmak istedi. Bir nevi 1914 yılında Kayzer’in İmparatorluk jeopolitiğini kaldığı yerden devraldı. Aslında en büyük........

© Veryansın TV


Get it on Google Play