62 yıl sonra farklı 1962 Küba Krizi
Cem Gürdeniz yazdı…
62 yıl önce ABD ile Sovyetler Birliği, dünya siyasi tarihine “Küba Füze Krizi” olarak geçen gerginlikte nükleer savaş eşiğine gelmiş, Ekim 1962, ABD ve genelde dünya için çok sıkıntılı bir ay olmuştu. Bu kriz bir yıl sonra suikast ile hayatını kaybedecek Başkan John F. Kennedy ve Sovyet lider Nikita Kruschev’in soğukkanlı liderliği sayesinde atlatılmıştı. O günlerin konjonktüründe iki süper gücün rekabet koşulları bugünden çok farklıydı.
Ancak değişmeyen tek faktör Amerikan Askeri Endüstrisinin bugün olduğu gibi bitmeyen savaş isteği idi. Meksika Körfezinin karşısında komünist bir devlete tahammül edilemezdi. Bu siyasi hedef birliği içinde rejim ortadan kaldırılmalıydı. Komünist lider Fidel Castro‘nun 1959 yılında iktidarı ele geçirmesinden sonra, ABD tarafından siyasi ve ekonomik ablukaya alınan Küba, Sovyetler Birliği ile siyasi ve askeri ilişkilerini geliştirdi. ABD, kendi kıyılarına 90 mil uzaklıktaki bu adada komünist rejimin yerleşmesine tepki olarak, 1961 yılı Nisan ayında, CIA kontrolünde başarısızlıkla ve hatta büyük bir hezimetle sonuçlanan Domuzlar Körfezi harekâtını icra etti. Castro, ABD’nin desteğindeki bu istila harekâtı sonrası iktidarını daha da güçlendirdi. Adaya yönelik Sovyet askeri yardımı arttı. Küba’ya hava savunma füzeleri ile ABD’yi vurabilecek nükleer füzeler yerleştirdiler.
ABD bu füzelerin varlığını ulusal güvenliğine tehdit kabul etti. Kennedy, 22 Ekim 1962’de yaptığı televizyon konuşmasında, Sovyetler Birliği’nin Küba topraklarına, nükleer başlıklı füzeleri gizlice yerleştirdiğini açıklayıp, füzelerin sökülmesini talep ederek, ada civarında –savaş zamanı uygulaması ve savaş ilanı gerektiren- “ablukadan” farklı bir uygulama olan “karantina” adını verdiği, tüm deniz ve hava trafiğini denetleyecek bir harekâtı başlattı. ABD general ve amirallerinin yoğun istila ve havadan bombalama baskısına karşılık Başkan ve sivil ekibinin daha barışçı olan bu seçeneğinde, walnut (ceviz) hattı adı verilen sınır hattını, 24 Ekim 1962 günü saat 10:00’dan itibaren geçmeye çalışacak tüm Sovyet gemilerinin engelleneceği ilan edildi. 24 Ekim 1962’de, Başkan Kennedy’nin önerilerine karşılık veren Kruschev, ABD’deki Büyükelçisi Dobrinin ve J.F. Kennedy ’nin kardeşi Adalet Bakanlığı Baş Savcısı Robert Kennedy üzerinden yürütülen gizli görüşmeler ile Sovyetlerin Küba’dan füzelerini çekmesine karşılık, ABD’nin de Türkiye’deki Sovyet topraklarına yöneltilmiş 1300 mil menzilli Jupiter nükleer füzelerini çekmesini teklif etti. İşin garibi, nükleer savaş eşiğine gelmiş iki süper gücün bu pazarlığından Amerikan halkının haberi yoktu. Türk halkının değil bu pazarlıktan, topraklarındaki Amerikan nükleer füzelerinin varlığından bile haberi yoktu.
Sonunda korkulan olmadı. Kriz, iki devletin aralarında yaptıkları pazarlık sonucunda, 28 Ekim 1962’de Kruşçev‘in Küba’daki Sovyet füzelerini geri çekmesi üzerine son buldu. Bunun arkasından Washington, Türkiye’de İzmir/Çiğli’de bulunan 15 Jüpiter füzesini, modası geçmiş, eski ve yetersiz oldukları gerekçesiyle, 15 Mart 1963’ten sonra sökerek ülkesine götürdü. ABD, müttefik bir ülkeyi (Türkiye) pazarlık konusu yapıyor görüntüsü vermemek için, Jupiter anlaşması 1963 yılı başlarına kadar Türk kamuoyundan gizlendi. Bu ilk kez gizlenen bir olay da değildi. ABD ve NATO’ya o kadar bağımlıydık ki 1 Mayıs 1960 günü İncirlikten kalkan Amerikan casus uçağı U2, Sovyetler üzerinde düşürülmese topraklarımızın casus uçakları için hükümetin haberi olmadan kullanıldığını bile bilmiyor olacaktık. Türkiye’yi küçük Amerika yapma hedefine yönelen Demokrat Parti İktidarının ABD jeopolitiği için öncü gönüllülüğü zaten 1950’de Kore’ye Meclis kararı olmadan asker göndermesiyle biliniyordu. Akabinde Türkiye, NATO’ya 1952’de kabul edilmişti. İktidar böyle iken muhalefet farklı mıydı? 24 Şubat 1960 günü muhalefet partisi CHP Başkanı İnönü TBMM’de yaptığı bir konuşmada şunları söylüyordu: ‘’Amerika ile yakın temaslarla başlayan ilişkiler NATO içinde kesin şeklini almıştır. Menfaatlerimizi korumak için muhtaç olduğumuz desteği batı aleminde ve Amerika’da bulduk…NATO ittifakını biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak savunmamızın ve dış politikamızın temel taşı saydığımız da bu meselelerde hassasiyet göstermemizi........© Veryansın TV
visit website