menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

50. yılda kıyıbaşı Girne’den Ana Vatan ve Mavi Vatan’a bakan kahramanlar

41 2
21.07.2024

Cem Gürdeniz yazdı…

20 Temmuz 1974 Cumartesi sabahı 08:47’den itibaren Türkiye’nin Doğu Akdeniz jeopolitiğinin kritik fay hattı kırıldı. Kıbrıs Barış Harekatının akışı içinde Girne batısındaki 80 metrelik kıyıya sahip Yavuz plajına birinci dalgada gücü zafere taşıyan Grup Komutanı Deniz Güverte Bnb. Yılmaz Şener emrindeki 13 LCM tipi çıkarma gemisi yaş kapak attı. Amfibi Dz. Pd. Alayı Komutanı Deniz Güverte Yarbay Neşet İkiz’in bulunduğu çıkarma aracının kapağı Kıbrıs’ın ıslak kumuna değdiğinde karargahının harekât subayı Deniz Piyade Üsteğmen Ahmet Aksu kendisine dönerek: “Çok şükür bu günleri gördük komutanım. ” dedi. Türk Deniz piyadeleri “Allah Allah” sesleri arasında ok gibi ilk dalganın gemilerinden fırladı. Deniz piyadeler kavurucu Temmuz sıcağı ve aşırı nemli 20 saatlik deniz geçişinden sonra yoğun ateş altında kıyıbaşını tutmak üzere karaya çıkmıştı. Kıbrıs Türk’ünün son 20 yıldır çektiği acılara, katlandığı yokluklara ve aşağılanmalara son verme zamanı gelmişti. 1958 sonrası en büyüğü 1963 Kanlı Noel katliamı olmak üzere 1974 Kıbrıs Barış Harekâtına kadar 700 Türk’ün kaybedildiği 16 katliam yaşanmıştı. Artık anavatan yavru vatanın imdadına geri dönememek üzere yetişmişti.

1952’de NATO üyesi olan Türkiye, kendi çıkarlarını göz ardı eden jeopolitik savrulma dönemine girmişti. NATO Türkiye’ye sadece Karadeniz ve Boğazların sorumluluğunu vermişti. Ege ve Akdeniz ilgi alanı dışında tutulmuştu. Türkiye’nin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Kurucu Anlaşmasında garantörlük hakkı tanınmış olduğu halde, devlet, denizaşırı harekât yeteneği gerektiren bu sorumluluk için harekete geçmemişti. Denizde jeopolitik körlüğümüze neden olan batı oryantasyonu, 1963 Kanlı Noel’i ile son buldu. NATO üyeliğinin ne Kıbrıs’taki soydaşlarımızı ne de Ege ve Akdeniz’deki çıkarlarımızı korumaya yetmediği acı bir şekilde ortaya çıktı. Haziran 1964’te Ankara’nın kısıtlı olanaklarla adada gerçekleştirmeye çalıştığı askerî harekât ABD Başkanı Lyndon Johnson’ın küçültücü mesajı ile durduruldu. 1964 Erenköy, 1967 Geçitkale direnişlerinde sadece hava kuvvetlerimizin jetleri kalıcı özelliği olmayan havadan baskı harekâtı uygulayabildi. Diğer yandan 16 katliamın 6’sı 1964 Ocak ayında adaya yerleşen BM Barış Gücünün sözde koruması altında cereyan etti. Türkiye, batının şemsiyesi altındaki şımarık Rumların oldu bittilerine deniz aşırı amfibi harekât yeteneğimiz oluşmadığı için 20 Temmuz 1974 sabahına kadar kesin sonuç alıcı şekilde tepki veremedi. Adayı kontrol edebilmek için denizden gelen gücün kıyıdaki düşman mukavemetine rağmen karaya çıkarılması gerekiyordu. Zırhlı birlikleri denizden intikal ettirecek ve adaya büyük bir güç yığınağı yapacak kuvvet yapısına yani çıkarma gemilerine ve deniz piyadelere sahip değildik. Bunun için kıyıbaşının tutulması ve korunması şarttı.

Üç kuvvetin müşterek icra ettiği amfibi harekatta düşman topraklarında kıyıbaşı hattının tutulması olmazsa olmazdır. Bu hat tutulamazsa savaş kazanılamaz. Zira kıyı başı tutulmadan başta tank olmak üzere zırhlı araçlar karaya çıkarılamaz. 20 Temmuz 1974 sabahı adaya yaklaşan Türk askeri gücünün ilk hedefi kıyıbaşını tutmaktı. Kıyıbaşı tutulduktan denizden güç intikali ile koordineli uçar birlik ve hava indirme birlikleri ile amfibi hedef sahası emniyete alındıktan sonra ada içlerine ilerlemek mümkündü. Ancak bunun için ağır Rum yığınaklanmasına karşı Türk tankları kıyıya çıkarılmalıydı. Tankı ancak tank durdurabilirdi. O nedenle deniz piyadeler ne pahasına olursa olsun kıyıbaşını tutmalı ve müteakip dalgalarda kara kuvvetlerine ait piyade ve zırhlı birliklerin kısa sürede adaya çıkarılması sağlanmalıydı.

Demir bir kaba benzeyen çıkarma gemisi içinde çıkacağı yerde neyle karşılaşacağını bilmeyen deniz piyadesi ve kıyıya doğru yaklaşan gemi personeli aslında bilerek ve isteyerek kaderlerinin bilinmezliğine ilerliyorlardı. İnsan hayatında o anlardan daha belirsiz ve riskli bir başka ortam yoktur. Ya ölecekler ya da hayatta kalacaklardı. 20 Temmuz sabahı Amfibi konvoyun 15 Mekanize Çıkarma Aracı (LCM); 10 Tank Çıkarma Aracı (LCT); 19 Malzeme Çıkarma Aracı (LCU)‘nun gemi komutanları gemilerinde sadece Türk Leventlerini değil aynı zamanda Kurtuluş Savaşından sonra ilk vatan savaşına katılan Türk ulusunun onurunu da taşıyordu. O kıyıbaşı tutulacak ve zırhlı araçlarla piyadeler Kıbrıs’a çıkarılacaktı. Yoğun ateş altında iki ve üçüncü dalgalar da kıyıya çıkarıldı. 0930’dan itibaren 150 metrelik bir koridor ile Girne’ye bağlanan asfalt yola ulaşılmış ve kıyıdaki birikme önlenmişti. Dördüncü dalga saat 10:00’da kıyıya kapak atmıştı. İlk şehidimiz bu dalgada verildi. Onarım timinde bulunan tersane işçisi Ahmet Ersoy kıyıdan açılan ateşle şehit düştü.

Bu başarının ardından Mersin’e geri dönen çıkarma gemileri 21 Temmuz ve ateşkesin olduğu 22 Temmuz tarihlerinde durmaksızın asker, cephane ve zırhlı araç taşımaya devam etti. Bu şekilde Kıbrıs Barış Harekatının gerek birinci gerekse ikinci safhalarının başarısı mümkün oldu. 41 gemi ve birlik komutanı ile 38 deniz piyade subayının emir ve kumandası altındaki amfibi gücümüz Büyük Taarruzdan tam 52 yıl sonra denizaşırı bir harekatla Doğu Akdeniz jeopolitiğini alt üst eden zaferin kapısını açtı. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Zaferi, Türklerin 20. yüzyılda Sakarya ve Büyük Taarruzdan sonraki en büyük askeri zaferi olarak tarihe geçti. Doğu Akdeniz jeopolitiği değiştirilmişti.

Merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın 1998 yılında Lefkoşe’de yapılan KKTC Denizcilik Şurasında yaptığı konuşmada söz konusu jeopolitik değişimde denizin önemini çok güzel şekilde açıklıyor: ‘’Özgürlük Kıbrıs Türküne denizden gelmiştir. Kıbrıs Türk halkı bunu bilir ve denizi çok sever. Bu halk silahlı Rum çetelerinin baskısı ve kuşatması altında yaşadığı ellili ve altmışlı yıllarda, deniz yoluyla getirdiği silahlarla direndi. Rumların bütün çıkış yollarını kapattıklarını sandığı günlerde bile Bereketçiler ve daha niceleri küçük balıkçı tekneleri ile karanlığı delerek,........

© Veryansın TV


Get it on Google Play