2024: Neoliberalizmin acı sonuçlarıyla yüzleşme yılı
Ahmet Müfit yazdı…
ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırımı ve bilanço küçültme sürecini bitirip bitirmeyeceğine ilişkin tartışmalar, sermayenin küreselleşmesinin/küresel tahakkümünün inşa edilmesinin temel aracı olarak uygulamaya konulan aşırı finansallaşmaya dayalı, niceliksel büyüme politikalarının, nasıl bir açmaz haline geldiğini bütün açıklığıyla gözler önüne seriyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, ne şişmiş Merkez bankası bilançolarını azaltabiliyorlar, ne enflasyonu gerçek anlamda düşürülebiliyor, ne de finans sistemindeki kırılganlıkları/riskleri ortadan kaldırabiliyorlar.
Konuyla ilgili olarak Bloomberg HT’de yayınlanan bir yazıya göre, bu konudaki tartışmalar, Dallas Fed Başkanı Lorie Logan’ın finansal piyasalardaki likidite kıtlığı riski nedeniyle ABD Merkez Bankasının portföyünü küçültme hızını yavaşlatması gerekebileceğini söylemesinin ardından daha da artmış durumda. Söz konusu yazıya göre, bu sürecin zamanlaması yatırımcılar için kritik öneme sahip.
Kritik öneme sahip, çünkü ABD’den başlayıp, sonrasında tüm dünyayı etkileyen 2007-8 Krizi, üzerinden geçen 15 yılda, Merkez Bankalarınca, enflasyonu patlatmak pahasına piyasaya enjekte edilen onca paraya karşın -kriz öncesi 890 milyar dolar olan ABD Merkez Bankası (FED) bilançosu, 2022 yılında 10 kat artarak 8,9 trilyon dolara ulaşmış durumda- atlatılabilmiş değil.
Atlatılamadığının en önemli göstergesi, 2022’den bu yana, enflasyonu dizginlemek adına uygulamaya konulan sıkılaştırma amaçlı -faiz artırımı ve tahvil alımlarının azaltılması- politikalarla piyasadan çekilen para, kriz sonrası ortalığa saçılan paranın yalnızca onda biri yani 1,2 trilyon dolar olmasına karşın yatırımcılar/piyasalar, faiz artırımı ve tahvil alımının azaltılması uygulamalarının devamı durumunda işler kötüye gider, batarız diye bağırmaya başlamış olmaları.
Rakamlar gerçekten ürkütücü bir tabloyu ortaya koyuyor. Basılan, tahvil alımı yoluyla piyasaya enjekte edilen onca paraya karşın atlatılamayan bir krizden yani normalleşmesi sağlanamayan varlık fiyatlarından daha da doğrusu, yatırımcılar -yatırım bankaları ve “büyük fonlar”- eliyle şişirilip, bir türlü söndürülemeyen, bir varlık değerleri balonundan bahsediyorum.
Yanıtlanması gereken ve herkes tarafından açıkça anlaşılması gereken husus da tam bu noktada ortaya çıkıyor ve bu noktada sorulması ve yanıtlanması gerekli iki soru söz konusu.
Birinci soru; Kim bu yatırımcılar? İkincisi ise ABD Merkez Bankasının portföyünü yani finans........
© Veryansın TV
visit website