Tedbirde kusuru olan, takdire bahane bulur!
Erzincan İliç’teki altın madeninde yaşanan faciayla birlikte, bir kez daha felaketler öncesinde gerekli tedbirleri almakta, denetimleri yapmakta ihmal mi gösteriyoruz soruları gündeme geldi. Aslında bu ve bundan önce yaşanan bir kısım felaketler bizim bu noktalarda ciddi eksiklerimizin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Zira şu son felakette heyelanın büyüklüğü neredeyse faciaya davet çıkarıldığını göstermeye yetiyor. Nitekim toprağın yerleştirilmesinde hata olduğu ve yamaç eğiliminin yüksekliğine bazı uzmanlar dikkat çekiyor. Nihayet heyelanın vuku bulduğu noktalarda son bir iki günde büyük çatlakların oluşmaya başladığı görülmüş, kamyonlarıyla iş yapan bazı müteahhitler, burada çalışılmaz diyerek işçilerini geri çekmiş. Aksi hâlde insan kaybımız daha fazla olabilirdi. Buna rağmen ilgililerce hiçbir tedbir alınmayıp dokuz vatandaşımız maalesef toprak altında kaldı... Şimdi devlete kalan; onlarca savcı ve müfettiş görevlendirip nerede hata yapıldı, kim kusurlu tespitlerini yapmak... Facianın başka sıkıntılara yol açıp açmayacağı ise ilerleyen günlerde belli olacak. Bu arada orada uzun bir süre çalışmalar duracak, yatırımlar kalacak, beklenen kazanımlar iptal olacak vs. Bunlar da diğer maddi kayıplar olarak hanemize yazılacak. Sebep ya baştan her şeyi usulüne göre yapıp gerekli tedbirleri almamak veya denetimleri tam olarak uygulamamak! Bakınız size en basit tarzda bir hadise anlatayım. Yaklaşık sekiz ay kadar önce idi. ADEMDER’in Yakuplu’daki merkezinin önünde bir kısım dostlarla çay içiyorduk. İki yüz metre ötemizde beş katlı bir binanın kaba inşaatı bitmiş bulunuyordu. Bir arkadaşımız; “korkarım burada yakında bir kaza olacak. Neredeyse işçiler açısından hiçbir tedbir alınmıyor”, dedi. Gerçekten de bir hafta geçmeden orada bir kaza vuku buldu ve bir işçi hayatını kaybetti. Bir anlamda kaza göz göre göre gelmişti. Ölen öldü. Evli miydi, çocukları var mıydı bilemiyoruz. Ama bir yuva tarumar olmuştu. Dahası, çalışma yarıda kalmış, satılan daireler varsa alanlar da mağdur olmuştu. Kısaca mal sahibi de dâhil olmak üzere ilgili hemen herkes büyük bir zarara uğramıştı. Tedbir alınmış olsaydı ne olurdu? Biz onu bilmiyoruz. Ancak biz tedbir almakla yükümlüyüz. Bizim birinci vazifemiz işi usulüne uygun olarak ve bütün kazaları hesap ederek yapmaktı. Onu yapmayınca kaza kaçınılmaz oluyor. Artık sebep aramak o sebebi çözmek işe yaramıyor. Giden geri gelmiyor ve millî servet de heba oluyor. Atalarımız ne güzel ifade etmişlerdir: “Tedbirde kusuru olan, takdire bahane bulur.” Yani yapılan her işte önceden gereken tedbiri almalıdır. Tedbir almakta kusur eden kimseler, bunun sonuçlarını şanssızlıklarına veya kadere........
© Türkiye
visit website