menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Seyit Kutup ve zekât

41 13
08.03.2024

Seyit Kutup hakkında daha önce köşemde bazı görüşlerine yer vermiştim. Bilhassa Hazreti Osman efendimiz ile ilgili akıl almaz iftiralarına değinmiştim. Bazı okurlarım onun başka hataları olup olmadığını ve nerelerde Ehl-i sünnet akaidinden ayrıldığı noktasını ısrarla sormaya devam ettiler. Zira günümüzde belki de özel olarak Seyit Kutup tekrar parlatılmaya ve bilhassa eserleri, Ehl-i sünnet eğitim verdiğini beyan eden medreselere sistemli bir şekilde sokulmaya çalışılmaktadır. Bu itibarla onun hakkında bir iki yazı daha kaleme almaya karar verdim... Seyit Kutup’un en fazla tenkit edilen noktalarından biri de zekât hakkındaki görüşleridir. Onun bu konuda evvelce içerisinde bulunduğu sosyalizmin büyük tesiri vardır. Zira kendisinin zekât konusundaki görüş ve fikirlerini okuyanlar; “Bunların İslamiyet ile bir alakası yok, bunlar sosyalizmin temel akideleridir” demekten kendini alamaz. Nitekim Seyit Kutup, “Cihan Sulhü ve İslam” kitabında şöyle demektedir: “Şurası bir gerçektir ki, zekât adını taşıyan bu vergiyi, her vergiyi tahsil ettiği gibi, ancak devlet tahsil eder. Ve yine cemiyetin ihtiyaç ve şartlarına göre değişebilen belirli bir usul dâhilinde sarf edilmesiyle vazifeli olan da devlettir.” (s.152) Görülüyor ki Seyit Kutup zekâtı, günümüzdeki devletlerin topladığı vergiler gibi görüyor. Hâlbuki zekât, fakirin hakkıdır. Zekâtın verileceği kimseler de Kur’ân-ı Kerîm’de açık olarak belirtilmiştir. Bunlar; fakirler, miskinler, zekât toplamakla görevlendirilen memurlar, müellefe-i kulûb adı verilen kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenen kimseler, esaretten kurtulacaklar, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış olanlardır. (Tevbe suresi, 60) Bu sınıflardan bazıları bugün bulunmamaktadır. Dolayısıyla günümüzde Müslümanlar öncelikle yakın akrabaları olmak üzere fakir Müslümanlara zekâtlarını dağıtmaktadır. Öte yandan Seyit Kutup’un, devletin zekât mallarını “Cemiyetin ihtiyaç ve şartlarına göre sarf eder” demesi zekât müessesesine tamamıyla zıttır. Zira zekât, toplumun ihtiyaçlarına sarf edilmez. Sarf edilmesi dört mezhebe de aykırıdır, mezhepsizliktir. Meşru hükûmet, aldığı zekât parasıyla, yol köprü yaptıramadığı gibi hiçbir hayır kurumuna da veremez. Zekât, yalnız Kur’ân-ı kerimde belirtilen ve bugün onlardan mevcut olanların hakkıdır. Kur’ân-ı kerimde, bildirilen bu hakkı, herhangi bir mezhepsizin değiştirmeye yetkisi yoktur. Seyit Kutup yine “Cihan Sulhu ve İslam” kitabında, aynı hezeyanı savunmakta ve şöyle demektedir: “Zekât bir elden çıkıp diğer ele geçen ferdî bir ihsan ve sadaka değildir. Eğer bugün bazı kimseler, mallarının zekâtını bizzat kendi elleriyle ayırıp yine kendi elleriyle dağıtıyorsa, bu İslam’ın kıldığı bir şekil ve nizam değildir.” (s.153) Aynı şekilde “İslami Etüdler” kitabında da “Zekât, elden ele verilen ferdî bir bağış değildir” diyerek ifade ediyor. (s.75) Mal biriktirmek suç mudur? Demek ki........

© Türkiye


Get it on Google Play