YERYÜZÜNÜN YÜREĞİ'NDEYİZ
Bugün, şehir olarak Mekke'deyiz, yer olarak Kâbe'deyiz.
Kâbe, Mekke kenti içinde bir nur harmanı...
Çevresinde, bembeyaz ihramlarıyla durmadan dönen, döndükçe nurlanan Müslümanlar. Baharın neşe ve işvesini yaşayan kelebekler gibiler. Dillerinde Allah… Dillerinde dualar, zikirler ve talepler… Bir kenara kendini çekip inleyenler, gözyaşı akıtanlar…
Mekke büyüdükçe büyüyen, güzelleştikçe güzelleşen bir şehir ve Kâbe, şehrin tam ortasında bir sır harmanı… Dur yok, durak yok, günün ve gecenin her anı tavaf… Bir saniyesi bile tavafsız geçmeyen bir mekân…
Kâbe'nin sırrı, Âdem peygamberle başlıyor ve sırrını Âdem peygamberden itibaren hep koruyor. İlk inşası, İbrahim peygambere düşüyor. Yeryüzündeki şehirlerin anası sayılan bu şehirde Peygamber doğuyor, belli bir yaştan sonra Peygamberlikle görevlendiriliyor ve bir gün bu şehirden çıkartılıyor. O yönüyle maceralı ve Allah resulü o şehre tekrar dönünceye kadar boynu bükük, yüreği hüzünlü ve gözü yaşlı bir şehir. Bu şehrin Kur'an'daki adı 'Bekke'dir.
Burası dost dost diye inleyen sevda erlerinin aradıkları şehirdir. Hem fizik, hem fizik üstü bir şehirdir. Burada bir ruh şehri vardır; içinde Yaratan'ın gizlendiği; bir de varlık şehri vardır önümüze serilen.........
© Terme Bilgi Gazetesi
