'Ahmet B. Ercilasun şânındadır' diyebilseydim
Son yıllarda birçok dost için çıkarılan armağan kitaplarına yazılar kaleme alıyorum. Her defasında kalemime “hatıralar çağındayız” cümlesi düşüyor. Hayrettir, Cahit Sıtkı’nın dediği “Çağınız başlıyor ey hatıralar!”ı bizim için yaşanıp geçilmiş ve aynı zamanda beraber yaşanan bir hayat dönemi gibi hissediyorum. Evet öyledir. Bilgelik hudutlarında bir şair cinsinin ileri örneği ideal adamları için bu mistik duyuşun yaşla alakası yoktur. Ülkü (ideal), erken olgunlaşan ruhların işidir. O heyecan insanı dönüştürür. Önce o vardır. Aşktır, yakar, kavurur. Başka bir insan oluşun macerası o yangının yok edişiyle gelir.
MİLLİYETÇİLİK AYDIN HAREKETİDİR
Benim neslime gelinceye kadar Milliyetçi denenler Türklük sevdasıyla yanan-tutuşan ve mutlaka belli ölçülerde yetişmiş insanlardı. Milliyetçiliğe giriş, bilerek, anlayarak sevmeye başlamak demekti.
Artan komünizm tehlikesine göre milliyetçiliğe girişler çoğaldı. Var olan fikir ayrılıkları gençlik arasında yeni duruma göre yeniden şekillendi ve keskinleşti. Üniversitelerde başlayan kavgalar orta dereceli okullara kadar hızla yayıldı.
Bu çoğalma diğer fikir hareketlerini de etkilemekle beraber, milliyetçilikte daha kuvvetle fikir gerilemesine yol açtı. Bunun bir sebebi hızlı çoğalma ve kavga yılları ise, diğer sonucu da dini akımlara daha fazla yakınlaşmaktı. Çatışma yollarında başlayan sığlık, uzun sürünce bir bakıma normalleşti. Bugün, Meclis dâhil en önemli temsil yerlerinde milliyetçiler en iyi gruplar değil. Tek tek en iyiler arasında her zaman milliyetçiler var. Bugün de var ama onlara gereken yüksek değer ve itibarı milliyetçilerin ve adı öyle olan yapılanmaların sağladığını söylemek zor. Büyük derdimiz buradadır ve sayılacak sıkıntı sebepleri buradan ağırlaşıyor diyecekler doğru bir yerden bakıyorlar.
Ahmet B. Ercilasun, milliyetçiliğin entelektüel hareket olduğu devirlerden gelen bir isim. Atsız’dan Zeki Velidi’ye, Reşit Rahmeti’den Şükrü Elçin’e kadar Türklük alanının ve Türkçülüğün büyüklerini tanıdı. İnsan, insan içinde ve insanla yetişir. Kitaplar yardımcıdır. Okul önemlidir ama çevre daha önemlidir. İnsan çevresiyle insandır. Aileden çıkarak asıl manasında çevresinin çocuğudur.
Ercilasun deyince, bu genişlikte düşünmek lazım. Yaşadıklarına ve yaptıklarına biyografisinin incelikleri üzerinden bakmadan anlayamayız. O, öncelikle Türk Milliyetçisidir demek doğrudur. Bu doğrunun açılması, açıklanması, ailesinin geldiği Kıbrıs’tan, okul çağlarını geçirdiği İzmir’den, İzmir’in milliyetçi çevresinde yaşadıklarından yola çıkarak anlaşılabilir.
İstanbul’un üniversite muhiti, dokunmaya, ileri işlenmelere hazır bir genci buldu. Burada bir büyük buluşmayı görür gibiyiz: Türklük Bilimi(Türkiyat, Türkoloji) sahası, büyük milliyetçilerin bulunduğu bilim ve kültür merkeziydi. Genç Ahmet B. Ercilasun için büyük talihti. Tabir caizse o dev isimlerle beraberdi ve Türklük alanı artık mesleğiydi. Türk’ü bilmenin yolu, dilinden, tarihinden geçerdi. Diliyle ve tabii milletin tarih içinde geçirdiği maceralarla tanışma ve bilişme çağıydı. Bilinmezlerle dolu, araştırılmaya açık bir alandaydı. Orada yürüyecekti.
Yürüdü ve yürüyor. Bu macera ancak yolculuğun bütünüyle bilinmesiyle anlaşılır. Kaydedilecek bir hayat hikâyesidir. Her biri birer biyografik çalışma olabilecek birkaç yönüyle yazılabilir. Yaşayışını ve yaptıklarını iki ana bölüme ayırabiliriz. İlim yolculuğunu yazanlar olacaktır. Yaptıklarını ve Türklük bilimi açısından değerini anlamaya çalışacak çok yönlü inceleme ve araştırmalar göreceğiz. Araştırıcılığı, hocalığı, sanatçılığı –evet sanatçılığı-, yol göstericiliği ve öğreticiliği dâhil daha birçok konunun gireceği bir ana konudan bahsediyoruz.
Türkçülüğü ve hayatına yansımaları, biyografisinin bir diğer ana ve bütünleyici tarafıdır. “Bütünleyici” demek........
© tarihistan.org
visit website