Gelin biraz da katrilyonlarca borç bırakan ‘kayyım rezaleti’ni konuşalım!
Diğer
26 Nisan 2024
Muhalefetin topyekûn zafere ulaştığı belediye seçimleri ardından makamlarına oturacak yeni belediye başkanları büyük borç batakları ile karşılaştı.
CHP, AK Parti’den aldığı belediyelerin arkalarında bıraktıkları borçları tek bir listede, kalem kalem yayınladı. Tablo şüphesiz ki içler acısıydı.
“Belediyeler geçici başkanların babalarının malı gibi kullanılmış” denecek nitelikte harcamalar yapılmış.
Ülke ekonomik bir krizde değilmişcesine, bol keseden ve çoğu lüzumsuz harcamalar…
Ultra lüks saray yavrusu odalar, onlarca lüzumsuz özel araç ve benzeri örnekler zaten yayınlandı ve hepimiz zaten farkında olduğumuz bu ‘Lale Devri’ ile net bir şekilde yüzleşmiş olduk.
Şüphesiz ki; bu borçların her bir kuruşunun hesabı sorulmalı, peşi de asla bırakılmamalıdır.
Bu sözünü ettiğimiz belediyeler ‘kazanılmış’ belediyelerdi, vatandaşın tercihi bu yöndeydi, vatandaşın oy kullanarak yetkilendirdiği belediye başkanlarınca kamu kaynaklarının suistimal edilmiş olduğu da gözler önüne serildi.
Bu tablonun daha da vahimi kayyım atanan belediyeler için de söz konusu oldu.
Cumhurbaşkanı’nın bilgisi dahilinde yapıldığını bildiğimiz kayyım atamalarının amacı, söz konusu belediyelere el koymaktı aslında.
Devlet, mevcut yönetimde halkın çıkarlarına ters gidecek bir durum sezmiş ve yönetime el koymuştu! En azından iddia o yöndeydi.
Devlet ‘vatandaşı koruma’ iddiasıyla el koyduğu belediyelere atadığı kayyımlara şimdi ‘hortumlama’ davası açacak mı? Açmayacak mı? Merakla beklemekteyim!
Meselenin içinde halkın iradesi olmadığından, tepeden inme, el koyma, seçme-seçilme haklarını gasbetme durumları söz konusuyken arkada bırakılan borçlar, ancak o çok sevdikleri ve sık kullandıkları ‘vatan hainliği’ tanımıyla mı açıklanmalı sizce?
Seçimlerde ‘yeniden’ kazanılan Kürt illeri ve belediyelerinde emaneten koltuğa -yıllarca- oturmuş, oturtulmuş kayyımların arkalarında bıraktıkları borç batakları, borçtan çok ‘emanete ihanet’ olarak tanımlanabilir bana göre.
Sen, il, ilçe seçim kurulları ve nihayet Yüksek Seçim Kurulu’nun ‘seçilme yeterliliği’ni teyit ettiği seçilmiş belediye başkanlarını sonradan birtakım gerekçeler öne sürerek soruştur, dava et, tutukla, yerine uygun bulduğun kişileri koy ve o belediyeler adeta hortumlansın ve kimse de bunun hesabını soramasın!
Oh ne âlâ ama yok öyle yağma!
Özetle; Kürt illerinde yaşanan bu ‘yağmamsı’ borçlanmaların hesabı önce toplum önünde, ardından da hukuki süreçlerde sorulması beklenirken, bakıyorsunuz yine bir “vatan, bayrak, milliyet” üzerinden bir gündem oluşturuldu. Hemen ardından İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı ‘incelenecek, gerek görülürse yeniden kayyım atanabilir’ imaları yapmaya başladı.
Yaratılan zararın mahcubiyetini dahi hissetmeden hâlâ kayyım konuşabilmek, hâlâ aynı taktiklere başvurabileceğini dillendirebilmek çok acayip!
Nedir şimdi konuşturmaya, tartıştırmaya çalıştıkları konu; bazı belediyelerde görevi devralma töreni yapılırken İstiklal Marşı okumadılar, Türk bayrağı asmadılar gibi….
Oysa muhatap belediye başkanları tek tek bu iddiaların yersiz olduğunu, kandırmaca olduğunu açıklamalarına rağmen Kürtlük ve Türklük bu defa ısrarla belediyeler üzerinden karşı karşıya bırakılma çabasında.
Bir........
© T24
visit website