Nevruz: Yeniden başlayan zaman ve bereketlenen toprak
Diğer
Konuk Yazar
21 Mart 2024
Baharın müjdecisi, kalplerin ısıtıcısı Nevruz geldi çattı! Günlerin geceye eşitlendiği, ardından güneşin yüzünü daha çok göstermeye başladığı bu özel zaman, bir kez daha kapımızda. Dostlukların, kardeşliklerin pekiştiği, yenilenmenin ve tazelenmenin simgesi Nevruz, yüzyıllardır olduğu gibi bugün de bize baharın taptaze nefesini getiriyor.
Güneşin kucak açtığı toprak ana, yemyeşil umutlarımızla bereketlenmeye, can bulmaya hazır. Sofralarda semeni yeşerirken, yüreklerimizde de yeni başlangıçların filizlendiğini hissediyoruz. Ateşler yakılıp üzerinden atlanırken, içimizdeki tüm kötülüklerden, karanlıklardan arınıp, ışığa, güneşe yürüyoruz.
Nevruz, 2009'da Azerbaycan, Hindistan, İran, Kırgızistan, Pakistan, Özbekistan ve Türkiye'nin ortak başvurusuyla İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesine kaydedildi.
Ve işte, bu kadim bayramın ruhunu, kökenlerini, anlam ve önemini daha yakından tanıyabilmek adına, değerli yazar, gazeteci ve arkeolog Özlem Ertan ile bir sohbet gerçekleştirdik. Nevruz'un tarih boyunca insanlık için taşıdığı değeri, kutlamaların ardında yatan anlamları tekrar hatırlamak isteyenlere…
- Sevgili Özlem Hanım merhaba, sizin aynı zamanda müzisyen bir kimliğinizde var. Siz Nevruz'u anlatırken ve okurkarımız da bunu okurken onlara bir parça eşlik etsin isterim. Nevruz'u, uyanışı sana hatırlatan parça hangisi?
A. L. Vivaldi'nin Dört Mevsim konçertosunun "Bahar" bölümü ve I. F. Stravinsky'nin Bahar Ayini. En çok da Stravinsky'nin Bahar Ayini. O eserde eski pagan ayinlerinin etkisi vardır. Tam da bu yüzden ilk seslendirilişinde çok yadırganmış, vahşi bulunmuş ve eleştirilmişti.
O halde sohbete başlamadan önce dinlemek için link iliştirelim: Stravinsky The Rite of Spring
Evet o halde yeniden merhaba,
- Nevruz'un kökenleri hakkında neler biliyoruz, bu bayramın ilk kutlamalar ne zaman ve nasıl gerçekleşmiş olabilir?
Nevruz kutlamalarını anlatan en eski yazılı belgeler Mezopotamyalı Sümerlerden kalma. Çünkü Sümerler yazıyı bulan ve ilk kullanan toplum. Ancak Nevruz'un kökeni çok daha eskiye, ilk tarım toplumlarına kadar gidiyor olmalı. Çünkü bir bahar bayramı olan Nevruz, doğanın canlanması ve toprağın bereketlenmesiyle ilgili. Eski tarım toplumlarında yaşamın sürekliliği, toprağın verimine bağlıydı. Depolanan yiyecekler kış aylarında kullanıldığı ve bahara kadar tükendiği için toprağın canlanması ve tekrar ürün vermesi gerekirdi ki insanlar yaşamlarına devam edebilsinler. Bu yüzden eski pagan toplumları kendilerine yaşam bahşeden toprağı kutsal kabul etmişler ve Tanrıçayla özdeşleştirmişlerdi. Gökyüzünü ve Güneş'i ise eril bir güç yani Tanrı olarak görmüşlerdi.
Bizim bugün Nevruz adıyla kutladığımız bahar bayramının temelinde gökyüzünü temsil eden Tanrı ile yeryüzünün ta kendisi olan Ana Tanrıçanın kutsal evliliği vardı. Bahar geldiğinde Güneş uzun süren kış uykusundan uyanıp, gökyüzünde tüm görkemiyle belirir ve Toprak Ana'nın buz kesmiş bedenini ısıtırdı. Isınan toprak gökten gelen yağmurlarla gebe kalır ve ürün vermeye hazır olurdu. Tanrı ile tanrıçanın evlendiği ve toprağın bereketlendiği bahar günleri yeni bir döngünün başlangıcı sayıldığından, yeni yıl bayramı olarak da kutlanırdı. Yani eski toplumlarda bahar bayramı aynı zamanda yeni yıl bayramıydı. İnsanlar baharla karanlığın ve kaosun öldüğüne ve zamanın yeniden başladığına inanırlardı. Bu inanç, sembolik anlatımını Tanrı ile Ana Tanrıçanın kutsal evliliğinde bulurdu. Bayram kutlamaları kapsamında tanrıçayı simgeleyen bir rahibe ile tanrıyı simgeleyen bir kral ya da rahip birlikte olur ve böylece toprağın yeniden bereketlenmesi sağlanırdı.
Burada kilit nokta insanların, doğanın işleyişine katılma ve katkıda bulunma güdüsüdür. Yaratımın özünde tanrıyla tanrıçanın yani eril ile dişilin uyumlu birlikteliğinin bulunduğuna inanan atalarımız, o birlikteliği her sene yeniden mümkün kılarak ilk yaradılışın gerçekleştiği kutsal zamana dönerdi. Yani tanrıyla tanrıça birlikte olduğunda kutsal zaman başlar ve dünyanın yaratıldığı andaki koşullar oluşurdu.
Sümerlerde kutsal evliliğin özneleri Tanrıça İnanna ile Tanrı Dumuzi'ydi. Kutsal evlilik ritüelinde birlikte olan rahibenin ve kralın, bedenlerini Tanrı ile Tanrıçaya kullandırdıklarına inanılırdı. Yani evlenen aslında iki insan değil, Tanrı ile Tanrıçaydı. İkisinin birlikteliği ise zamanı yeniden başlatmakla kalmaz, bolluk ve bereket de getirirdi. Nevruz'un kökenini oluşturan ilk bahar bayramlarının özü budur. Mezopotamya'ya Sümerlerden sonra hâkim olan Akkadlar, Assurlular ve Babilliler de Kutsal Evlilik ritüellerini devam ettirdiler. Samilerde İnanna İştar oldu, Dumuzi ise Tammuz… Babilliler Nevruz'u Akitu adıyla kutluyorlardı.
- Nevruz'un takvimle olan ilişkisi nasıl kurulmuş?
Nevruz Kuzey Yarımküre'nin bahar ekinoksudur. Her sene 21 Mart'ta gündüz ile gecenin süresi eşitlenir ve bahar gelir. Ardından da günler uzamaya başlar. Eski insanlar hem gökyüzünü hem de doğayı gözlemliyor ve mevsimlerin birbirini takip ettiğini biliyordu. Tam da bu yüzden zamanın döngüsel olduğunu fark etmekte gecikmediler. Zaman gerçekten de belli döngülerin tekrarından müteşekkildir. Her sene 21 Aralık'ta en uzun gece yaşanır ve 24 Aralık'ta günler yeniden uzamaya başlar. 21 Mart'ta gün ve gece eşitlenir. 21 Haziran'da en uzun gün yaşanır ve 23 Haziran'dan sonra günler yeniden kısalmaya başlar. 21-22 Eylül'de gün ile gece yeniden eşitlenir yani sonbahar ekinoksu gelir. Ardından günler kısalmaya ve geceler uzamaya başlayacaktır. Bu döngüler her sene kendini tekrar eder. Tarım takviminin ve ona bağlı ritüellerin özünde bu zaman döngüleri bulunur. Günlerin kısalmasını sembolik olarak tanrının yeraltına inişi olarak tanımlayan atalarımız, günlerin yeniden uzamaya başladığı 24 Aralığı Güneş Tanrısının doğum günü olarak benimsediler. 21 Mart'ta ise Güneş Tanrı, Tanrıçasıyla birlikte olacak, evlenecek kadar güçleniyordu. Çünkü geceyle gündüz eşitleniyordu.
- Nevruz'un mitolojideki yeri nedir? Onunla ilişkilendirilen efsaneler neler?
Zaman ve mevsim döngüleri,........
© T24
visit website