Türkiye’de insan hakları haftası
Diğer
20 Aralık 2023
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'ydü. 10 Aralık 1948’de İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edildi ve yeni bir çığır açıldı.
Her 10 Aralık’ta insan hakları konusunda bir yazı yazardım. Bu yıl böyle bir yazı yazmaya elim gitmedi. Ne yazacaktım ki? AİHM’in hukuka aykırılığını saptadığı yargı kararlarıyla cezaevinde yatanları mı, her fırsatta gazetecileri tutuklayarak basın özgürlüğünün ayaklar altına alınmasını mı, muhalefeti yargı yoluyla sindirme çabalarını mı, ifade özgürlüğü, toplantı özgürlüğüne ilişkin ihlalleri mi, üniversiteler, öğretim üyeleri ve meslek örgütlerinin haklarının ihlal edilmesini mi, kayyum atamalarıyla seçme ve seçilme hakkının ihlalini mi, adil yargılanma hakkına ilişkin ihlalleri mi, bütün bunların sonucu Türkiye’nin “yarı özgür ülkeler” kategorisinden “özgür olmayan ülkeler” kategorisine düştüğünü mü? Yargının, HSK’nın bağımsız olmamalarının doğurduğu sorunları mı?
10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde kutlanacak hiçbir şey yok. Türkiye’nin içinde bulunduğu karanlık insan hakları tablosunu anlatmak için de özel bir güne gerek yok.
O nedenle bu yıl 10 Aralık dolayısıyla biraz farklı bir şey yapmak istiyorum. İnsan haklarının Batı uygarlığına özgür bir kavram olmadığını, başka uygarlıklarda da insana, insan onuruna, insan haklarına önem verildiğini, insan ne denli evrenselse insanın haklarının da o denli evrensel olduğunu göstermek istiyorum. İnsana verilen değerin değişik toplumlarda değişik yansımaları var. Ama hepsinin birleştiği nokta, insan. O nedenle insan haklarının evrenselliğini çoğulculukla, farklılıklarıyla birlikte ele almak gerekir.
Konfüçyüs, M.Ö. 500 yıllarında Çin tarihinin kaotik bir döneminde yaşadı. İnsan, Konfüçyüs’ün dünya görüşünün merkezi. İnsanla ilgili etik bir kavramı oluşturan ilk düşünür. Bu kavram, insan doğasının olduğunu temel alır. “Ren”, Konfüçyüs’e göre insanlık ve etik değerlerine dayanan ideal bir yaşamdır. Başka insanlara karşı sevgiyi, saygıyı ve ilgiyi kapsıyor. İnsana karşı koşulsuz bir sevgiyi öngörüyor. Konfüçyüs’ün altın kuralı ise "Sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma."
Konfüçyüs’ün seküler bir yönü var. “Tanrılara ve kutsal ruhlara saygı göster ama onlardan uzak dur. Akıllı olmak bunu gerektirir” diyor. Konfüçyüs’ün düşünce sisteminin başka bir unsuru “Li”. “Li”, insan ilişkilerinde ve toplumda uyum sağlamayı amaçlayan bir kavram. İnsan onuruyla yakından ilişkili. İnsan ilişkilerinde eşitliği ve insan onuruna eşit saygıyı içeriyor. Konfüçyüs’ün iktidar ve yöntemleriyle ilgili de güzel görüşleri var. Emirlerle, cezalarla yönetmeye kalkarsanız, insanlar hukuku çiğnerler. Erdemle yönetirseniz insanlar hukuka uyarlar.” Konfüçyüs, bu sözlerle iktidarın etik sınırlarını da çizer.
İslam uygarlığının altın dönemi İbni Sina, İbni Rüşd ve İbni Haldun dönemidir. İbni Rüşd’ün ölüm tarihi 10 Aralık 1198 günü de Dünya İnsan Hakları Günü’ne rastlar. Kendisi hekimdi. Kordoba ve Sevil’de yaşadı. İbni Rüşd’ün farklı felsefi ve dini görüşleri bağdaştıran görüşleri Hristiyan, Yahudi düşüncesini derinden etkiledi. Özellikle Aristo’nun felsefesine ilişkin görüşleriyle çağının en önemli düşünürlerinden biri oldu.
İbni Rüşd inançlı bir İslam düşünürü olmasına karşın otonom aklın önceliğini savundu. Kadınların erkeklerle aynı insan cinsine ait olmaları nedeniyle aynı statüye sahip olmaları, aynı işleri yapmaları gerektiğini ileri sürdü. Kadınların sadece çoğalmak için kullanılmasını ve kocalarının egemenliğine tabi olmasını........
© T24
visit website