menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dünyayı ceketinin cebinden çıkarmak…

21 1
23.06.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

23 Haziran 2024

Söz yazarı, besteci, yorumcu ve aktivist. Aslında onu, bir sanatçı olarak müzik literatüründe isminin önüne sıralanan bu sıfatlardan en sonuncusunu en başa yazarak anlatmak gerek. Besteleri vardı, şarkılar yazıyor ve söylüyordu ama sanki 0, bütün bunları yaparken büyük bir eylemin içindeydi. İnsanlık adına, doğa adına, eşitlik adına, barış, özgürlük ve insanca yaşam adına bir eylem. Bu eylemiyle kötülüğün, adaletsizliğin, zulmün sardığı hoyrat bir dünyaya kafa tutuyordu. Eline aldığı gitarı kollarıyla, bilekleriyle değil, yüreğiyle tutup kavrıyor, parmaklarını, dünyaya dair duruşunu sazının tellerine vurarak anlatabilmek için gerekli bir araçmış gibi gezdiriyordu enstrümanının üzerinde.

Onun şarkıları, besteleri, yepyeni formlarla bizlere sunduğu Gürcü, Laz halk türküleri, salt birer müzik eseri olarak değil de içinde başka mesajlar saklanmış müzikli iletiler gibiydi. Eylem ve söylemleriyle, şarkılarının ardına uzanabilmeye gerek oluşturan, bizi belki de asıl orayı dinlemeye çağıran bir sahne filozofuydu. Söylenen kadar söyleyene de bakabilmek gerekti, Kâzım Koyuncu'yu dinledim, anladım, hissettim diyebilmek için. Onu ve şarkılarını birbirlerinden ayırmadan dinlemek, yeni evrenler, koridorlar, derinlikler açıyordu. Şarkılar kendi içlerinde çoğalıyordu: Pançol'un derelerinin söylediğini, meydanlarda yükselen sloganları, hasat zamanı çay bahçelerinin yemyeşil neşesini, mahpusluğu, isyanı, emeği ve paylaşmayı bir bütün olarak görülür, algılanır hale getiriyordu şarkıları. Sesi ve yorumu, hayatı insanca yorumlayışından ve öyle de yaşayışından alıyordu etkisini.

Derelerin yemyeşil bir coğrafyanın arasında saklana saklana denize aktığı bir doğanın içinde doğmuş ve oradan aldıklarıyla bir dönem mahpuslarda yatmış İşçi Parti'li babasından öğrendiklerini yine onun aldığı mandolinle birleştirmiş, tüm bunları da "Şair Ceketi"nin ceplerine doldura doldura İstanbullara gelmişti. Bu yüzden Kâzım Koyuncu, o hepimizin severek dinlediği Didou Nana'lardan, Uy Aha'lardan, Gelevera Deresi'nden, Hayde'lerden çok daha fazlasını söyledi bu topluma. Fakat Türkiye, kulak verip dinlenmesi, dikkate alınması gereken fikirler ile tepki gösterilmesi, itiraz edilmesi gereken söylemler arasında hep bir ters orantının var olduğu bir ülke. Tarih boyunca bu toplum hep duymak istediğine kulak kesildi, popülist, yüzeysel, hamasi beyanatları önemli, değerli fikirlere tercih etti. Tıpkı Çernobil nükleer santrali........

© T24


Get it on Google Play