İktidar aşkına suça göz yummak
Diğer
25 Haziran 2024
AKP Milletvekili Tuğrul Türkeş, Sinan Ateş cinayeti için "babamın partisi böyle bir suçla ve suçlularla bağdaştırılamaz" dedi.
"Babamın partisi" vurgusu ilgimi çekti.
Niye "babasının partisinde" değil de AKP'de siyaset yapıyor diye merak ettim.
Sanırım kendisi de "babasının partisi" ile "Devlet Bey'in partisi" arasında bir fark görüyor olmalı ki yakasında ampullü rozet taşıyor.
Ancak konumuz bu değil.
Türkiye'de iktidar ortağı bir siyasi partiye ve partinin yan kuruluşu olan Ülkü Ocakları'na hâkim olan zihniyet ile ilgiliyim.
Partinin öne çıkan sözcülerinin konuşmalarına bakarsanız parti karşıtı gördükleri kişilere ve kurumlara karşı kullandıkları şiddet dilini fark etmemek mümkün değil.
Partinin geçmişinde de böyle bir dil olduğunu, bunun partinin genetik kodlarına işlendiğini bile düşünmemize yol açacak bir sorun bu.
Her salı günü Devlet Bahçeli'nin TBMM grubunda yaptığı konuşmaların ana teması muhalefete yönelik ağır da sayılabilecek hakaretler ve tehditlerle dolu oluyor.
Bu dil, Genel Başkan'dan başlayarak daha alt kademe yöneticilere kadar serbestçe kullanılan bir "politik dil" oldu ve kimse de artık bunu yadırgamıyor.
Geçenlerde partinin yayın organı sayılabilecek gazete, Sinan Ateş cinayeti nedeniyle yaptıkları habercilik için gazetecileri hedefe koydu.
Murat Ağırel, Barış Pehlivan, Timur Soykan, Barış Terkoğlu'na yönelik bu hareketin ne anlama geldiğini geçmişten biliyoruz.
Iğdır Haber gazetesinin sahibi Metin Işık, Antalya Expres muhabiri İdris Özyol, Korkusuz gazetesinden Ahmet Takan, Yeni Çağ gazetesinden Orhan Uğuroğlu ve o tarihte Halk TV yorumcusu Levent Gültekin, MHP'ye yönelik eleştirilerinin ardından önce hedef haline getirildiler ardından saldırıya uğradılar, darp edildiler. Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ'a yapılan silahlı saldırıyı ve Kayseri Pınarbaşı'nda iki aydır MHP'liler tarafından tehdit edilen CHP'li Şerafettin Bahadır'ın başına gelenleri de unutmayalım.
O günlerde de polisin ve adalet sistemimizin saldırganları korumak, örgüt bağlantılarını örtbas etmek üzere çaba gösterdiğine dikkat çeken yazılar yazmıştım.
Sinan Ateş cinayetinden sonra da benzeri bir süreç yaşadık.
Cinayeti kimlerin planlayıp, kimlerin örgütlediği ve hangi yollarla finanse edildiği araştırılmadı bile.
Görevini yapmaya çalışıp, cinayet motivasyonunu bulmaya odaklanan savcıların görevlerinden nasıl alınıp, başka yerlere tayin edildiklerini de gördük.
Cinayet faillerinin kaçırılması sırasında kullanılan bazı araçların MHP'ye ya da Ülkü Ocakları'na ait olması, önceki dönem MHP milletvekili olan bir şahsın cinayetteki rolü gibi konular sümen altı edildi.
Adliye tarihimizde belki de ilk kez bir savcı, sorgu sırasında "senden öncekilerin başına ne geldi, akıllı ol" denilerek zanlı tarafından tehdit edildi.
Uyduruk bir iddianame ile cinayet, bir grup serserinin üzerine yıkılarak örtbas edilmek isteniyor.
Buna itiraz eden gazetecilere yönelik tehditlerin MHP'den........
© T24
visit website