Uzun yaşamın sırrını açıklıyorum!
Diğer
30 Aralık 2023
Yakın bir arkadaşım geçenlerde "gen testi" yaptırdı. Gelecekte hangi hastalıklarla karşılaşabileceğini, bunlara karşı bugünden nasıl tedbir alabileceğini öğrenmek için.
"Sen niye yaptırmadın?" diye sormayın. O kadar parayı harcayacaksam bunu Merkezî Sibirya'nın başkenti Irkutsk'ta, donmuş Baykal Gölü'nün üzerinde votka-havyar ile yapmayı tercih ederim.
Bu ömrümü uzatmaz kuşkusuz ama daha eğlenceli olacağını kabul edin ki diğer seçenekleri daha saymadım bile!
Allah uzun ömür versin, arkadaşım bu nedenle hekimin kendisine önerdiği bazı ameliyatlar geçirecek.
Hayır, estetik ameliyatlar değil, ileride kanserli hücreler üretebileceği genetik hesaplamayla saptanan bazı iç organları ameliyat edilecek.
Gen dizilimlerimiz ileride başımıza neler gelebileceğinin mesajını kuşkusuz ki verebiliyor. Ancak ortada fol yok, yumurta yokken (bir bakışa göre de ortada fol var da yumurta henüz oluşum aşamasında) sağlıklı bir organı şimdiden çıkarıp atmayı önermek ve bu ameliyatı yapmak tıp etiği açısından ne kadar doğrudur, bilemiyorum. Cahili olduğum bir konuda işin uzmanlarına laf yetiştirmeye çalışacak bir salak da değilim.
Demek ki önleyici tıp denilen bilim dalı artık buralara kadar gelişti diye düşündüm, arkadaşımın öyküsünü dinlerken.
Eski dostumuz Hermann Hesse, insanoğlunun en çok korktuğu düşmanın ölüm olduğunu söylüyordu.
Korkunun kaynağı, ölümün hayatın ve yaptığımız işlerin geçiciliğini bize hatırlatması.
Rahmetli anneannem bunu daha iyi ifade ederdi: "Hayat fani, ölüm ani" diyerek!
Aslına bakarsanız dünyanın düzeninin temelini oluşturan şeylerden belki de en önemlisi ne zaman öleceğimizi bilmiyor olmamız.
Ne zaman öleceğini bilen insanların, dünyanın yerleşik düzenini bozmak için neler neler yapabileceklerini hayal etmek zor değil.
Öte yandan bir gün gelip öleceğini bilen tek canlı türünün de insanoğlu olduğu söyleniyor.
Canlılar aleminin diğer fertlerinin bu konuda ne düşündüğünü elbette kimse bilmiyor, "düşünemediklerini" varsayıp böyle iddia ediyoruz.
Bir gün gelip öleceğini bilse de insan aslına bakarsanız hiç ölmeyecekmiş gibi davranan bir canlı türü.
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz ve ölümden sonra başımıza gelebilecekler için de korkutuluyoruz ki dünyanın düzeni böylece sürüp gitsin.
Ölüm korkusuyla açıktan bir savaşa girmek de zaten hem anlamsız hem de mümkün değil.
Onun için bu savaştaki tek silahımız onu yok saymak, aklımıza getirmemek oluyor.
Yeni bir yıla girmeye hazırlanırken ölüm gibi meşum konulara niye girdin diye sinirlenen okurlar elbette olabilir. Ancak onlara söylemeliyim ki zararları kendilerine!
Böyle her şeye kızıp sinirlenirseniz ömrünüz kısalıyor, haberiniz olsun.
İnternette "death clock" diye bir şey var. Orada bazı bilgileri dolduruyorsunuz, size ne kadar ömrünüz kaldığını söylüyor. Aslında bir tür deli saçması. Tam bu satırı yazmadan önce kendim için yaptım, 98 yaşına kadar yaşayacağım görünüyor. Verileri değiştirdim ve kişiliğimi "sinirli" haline getirdim, 28 yıl kaybettim, üç yıl sonra arkadaşlarımın, davetim üzerine Bebek Camisi avlusunda bir toplantıya katılacakları uyarısını aldım. Sonra da beni ekip bir meyhaneye gideceklermiş!
Sinirli olmanın gördüğünüz gibi kimseye faydası yok, her gün kulaklarımızda çınlayan "o ses" bunu da bir kenara not etsin derim!
Gerçi kendisi ömür uzattığına inanılan sebzeleri, meyveleri bahçesinde yetiştiriyormuş ama bunun da boşa bir çaba olduğunu........
© T24
visit website