menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Aklınızdan geçeni yapmanın tam zamanı!

27 13
03.02.2024

Diğer

03 Şubat 2024

Yıllar geçtikçe huysuzlaşmaya başladığım ile ilgili eleştirileri daha çok duyar oldum.

Aslında huysuzlaştığım filan yok.

Tam tersine, geçen yıllar bana yeni yeni huylar kazandırıyor. Doğrusunu isterseniz bu yeni huylarımın bazılarını da çok beğeniyorum.

Galiba eskiden daha huysuzmuşum. Yani huylarımın sayısı daha azmış.

Tuhaf bir durum bu. Huysuz olarak kategorize edilmem, huylarımın sayısının giderek arttığı döneme karşılık geliyor.

Şöyle bir durum da var tabii, Allah'ın bildiğini kuldan saklayamam: Artık biliyorum ki bugüne kadar yaşadığım kadar yaşayabilmem için acayip mucizeler gerekiyor.

Bugüne kadar kırılmış "en uzun ömür rekoru", 122 yaşında ölen Fransız Jeanne Calment'e ait.

Yani o rekoru kırabilmem için bile mucizeden çok daha fazlasına ihtiyacım var.

İşte yakınlarımın bana biraz sitem etmelerine yol açan huylarımı kazanmamı sağlayan şey, bu hızla geçen yıllara bağlı zihnî küşayişten kaynaklanıyor.

Mesela artık kötü bir yemeği, öldür Allah bana kimse yediremez.

Kötü bir yemek yiyerek, kaç tane kaldıklarını ben bilemesem bile artık belli bir sayıyı taş çatlasa geçemeyecek olan öğünlerden birini harcayamam.

Aynı şey kötü içki için de geçerli. "Kötü içkiye sıfır tolerans" çağındayım artık!

Tamam insan her zaman mükemmel olan ile karşılaşmaz ama "idare eder" kavramını sözlüğümden tamamen sildim. Kimseyi ve hiçbir şeyi idare edemiyorum, idare etmek içimden gelmiyor.

Huylarımın sayısı da işte böyle böyle artıyor, bu benim kabahatim değil.

Oysa bizim memleket "idare et" memleketidir. Hayatlarımızın kendi gözümüzde bile çok değeri olmadığını gösteren unsurlardan biri de bu.

İdare et. Elindekiyle yetinmesini bil. Eldeki bir kuş, daldaki iki kuştan iyidir. Bla bla!

Bu sözler o kadar çok tekrarlanıp durdu ki sonunda düşük standartlar ülkesi olduk.

Kişisel yaşamlarımızda da benzeri bir sonucu oldu, elimizdekiyle idare etmeye çalışırken ulaşabileceğimiz çok daha büyük mutlulukları hayal dahi edemez hale geldik.

Arada bir içimizde başını kaldırmaya niyetlenenlere de hep birlikte parmaklarımızı salladık: İdare et!

Ben artık idare etmiyorum, varsın huysuz desinler.

İdare etmenin alternatif maliyetinin daha iyi bir yaşam olduğunu bilecek yaşa geldim çünkü.

Öykü ne kadar doğru bilmiyorum, büyük olasılıkla sonradan uydurulmuş olmalı.

Düşman kuşatması altındaki bir kalenin komutanı her gün saraya bir mektup gönderip takviye kuvvet istiyor ve aynı yanıtı alıyormuş: "İdare-i maslahat idünüz!"

Sonunda kale düşmüş, komutanın uçurduğu son güvercinin ayağındaki mektupta şöyle yazılıymış: "İdare gitti, maslahat elde kaldı!"

Yaşamımın böyle geçip gitmesine karşıyım.

Hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçerken görmek istediğim şey, kaçırdığım fırsatlar, ıskaladığım mutluluklar olsun istemiyorum çünkü.

Kendi yaşamımın idaresini elime almak ve artık başkalarını değil, kendimi "idare etmek" istiyorum!

Ve bu yüzden son zamanlarda en çok duyduğum eleştirilerden biri de şu: "Şimdi sırası mı?"

Aslına bakarsanız çok çıkıntı bir tip de değilim, en azından ben kendimi öyle görmüyorum diyelim.

Aklıma gelen bir şeyi o anda yapmak benim için her zaman "tam zamanı"........

© T24


Get it on Google Play