menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sevdiğim caz albümleri II

17 2
30.03.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

30 Mart 2025

B.B. King

Bu insanı gülümseten deyimi Türkiye'nin fay hatlarının ortak paydası sevgili Sezen Aksu'nun Bodrum'daki konserinde öğrenmiştim. Sanatçı yeni yetmeyken ayna karşısında devamlı saçlarını tararmış. Büyükannesi de ona bakıp "köy yanar, kahpe taranır" diye söylenirmiş. Özgüven sahibi değerli şarkıcı "kahpe de ben" diye kıkırdamıştı.

Tabii ki benim tarayacak fazla saçım ve kahpelikle de işim olmadığı için bugünlerde yaşadığımız siyasal karambolden, yani yanan köyden kaçış yolum kendimi bu kötü dünyaya kapatıp sevdiğim caz albümlerini dinlemek oldu. İlk etapta Sevdiğim caz albümleri I yazımın dışında kalan on beş caz albümü seçtim ve hepsini tekrar dinleyip bu yazı için listemi yediye düşürdüm.

Vakit sahibi gönüllü müzikseverler için ev ödevim benim yaptığım gibi bir amacı olan aylaklıktır. Örneğin yedi albümü de dinleyip tercih sırasına koyabilirsiniz, tabii ki sebep-sonuç ilişkisini de belirtmeniz şartıyla. E-mail adresim yukarıda. Bilin ki notum kıttır.

Ella Fitzgerald sadece 20. yüzyılın en büyük caz vokalistlerinden biri değil, aynı zamanda müziğin evrensel dilinde zarafetin, teknik mükemmelliğin ve duygusal derinliğin simgesidir.

Fitzgerald’ın sesi kristal berraklığında, esnek ve çok yönlüdür. Geniş vokal aralığı ve ritmik zekâsı onu benzersiz kılar. Sesi adeta bir enstrümana dönüşür, doğaçlamalarıyla cazın sınırlarını zorlar, dinleyeni şaşırtır ve büyüler.

Louis Armstrong, Duke Ellington, Count Basie gibi efsanelerle yaptığı iş birlikleri onun müzikal vizyonunu daha da genişletti. Armstrong ile yaptığı düetler, özellikle Ella and Louis ve Ella and Louis Again albümleri caz tarihine altın harflerle yazıldı.

Ella Fitzgerald sadece teknik olarak üstün bir vokalist değil, aynı zamanda şarkı söylerken gösterdiği içtenlik, doğallık ve sıcaklıkla dinleyicinin kalbine dokunan bir sanatçıydı. O notaların ötesinde duygularla konuşur, her şarkıyı kendine has bir zarafetle yorumlardı.

Kariyeri boyunca 13 Grammy Ödülü kazanan ve milyonlarca hayran kazanan Fitzgerald müziğiyle ırk, sınıf ve kuşak sınırlarını aşan nadir sanatçılardan biridir.

Ella Fitzgerald 1960'ta Berlin'de verdiği konser sırasında şöhretinin doruğundaydı. Ünlü sanatçı kendisi kadar ünlü Mack the Knife şarkısını söylerken repertuvarında olmadığı nedeniyle sözlerini unuttu ve "şarkının içine ettik" gibi sözlerle doğaçlama yapmaya başladı. Sonra ne oldu dersiniz? Canlı kayıt sanatçının en beğenilen albümlerinden biri oldu ve yüzbinler sattı.

Ekte sunduğum Mack the Knife Kurt Weill'in Üç Kuruşluk Opera eserinden gelen bir şarkıdır. Şarkı İngilizce versiyonuyla popüler oldu ve Louis Armstrong, Bobby Darin gibi sanatçılar tarafından da seslendirildi. Ancak Ella Fitzgerald'ın bu şarkıyı Berlin'deki konserde yorumlayışı şarkının en özgün ve etkileyici versiyonlarından biri olarak kabul edilir.

Ella performans sırasında sözleri unuttuğunu fark ettiğinde bunu bir fırsata çevirdi ve doğaçlama yaptı. Şarkının melodisine uygun olarak kendi sözlerini yarattı ve hatta konser sırasında seyircilerle şakalaştı. Bu spontane ve samimi yaklaşım performansı daha da etkileyici hale getirdi.

Albüm 1961 yılında Grammy Ödülü kazandı ve Ella Fitzgerald'ın kariyerinde önemli bir dönüm noktası oldu.

Duke Ellington besteci, orkestra lideri, piyanist ve aynı zamanda kültürel bir vizyonerdir. Sanatçı 50 yılı aşkın süren kariyeri boyunca 1.000’in üzerinde beste yaptı. Bu eserler cazdan klasik müziğe, blues'dan gospel’e kadar geniş bir müzikal yelpazeyi kapsar. Onun müziği sadece caz kulüplerinde değil, konser salonlarında da yankılandı, çünkü Ellington cazı bir sanat müziği haline getiren öncülerdendi.

Ellington’ın en büyük özelliklerinden biri orkestrasındaki müzisyenleri birer solist gibi düşünmesiydi. Johnny Hodges, Cootie Williams, Charles Mingus, Paul Gonsalves ve Billy Strayhorn gibi yeteneklerle çalışarak onların bireysel seslerini öne çıkaran eserler besteledi. Ellington swing döneminin en önemli isimlerinden biriydi ve büyük orkestralarla yaptığı çalışmalarla caz müziğine büyük katkılar sağladı.

Ellington yalnızca eğlence sunan bir müzisyen değil, aynı zamanda siyah Amerikalıların kültürel kimliğini yücelten bir sanatçıydı. Özellikle 1943’te Carnegie Hall’da seslendirdiği Black, Brown and Beige adlı süiti Afro-Amerikan tarihine adanmış destansı bir yapıttır.

Sayısız ödül kazanan Ellington 1969’da ABD Başkanı tarafından Özgürlük Madalyası ile onurlandırıldı. Ölümünden sonra da Grammy Yaşam Boyu Başarı Ödülü ve Pulitzer Özel Ödülü gibi saygıdeğer ödüllerle anıldı.

John Coltrane caz tarihinin en derinlikli, en yenilikçi ve en ruhani seslerinden biridir. Yalnızca 40 yaşında hayata veda eden Coltrane kısa ömrüne rağmen cazın evriminde devrim yarattı. Hem müzikal hem de manevi anlamda ardında silinmez bir iz bıraktı.

Coltrane kariyerine 1940’ların sonunda başladı ve çoğunlukla bebop ve hard bop çevrelerinde tanındı. Miles Davis’in ilk büyük beşlisi ve daha sonra Thelonious Monk ile yaptığı çalışmalar onun saksafonunu ve yoğun doğaçlama yaklaşımını caz dünyasına taşıdı.

Duke Ellington & John Coltrane caz müziğinin iki dev isminin 1962 yılında bir araya gelerek kaydettiği efsanevi bir albümdür. Albüm Ellington'ın zarif piyano tarzı ile Coltrane'in özgür ve yenilikçi saksofon çalışını birleştirerek cazın farklı kuşaklarını ve stillerini bir araya getirir.

Albümde Ellington'ın klasik besteleri ile Coltrane'in özgür ve yenilikçi yaklaşımı birleşir. Albümdeki şarkılar hem Ellington'ın zarif ve melodik tarzını hem de Coltrane'in enerjik ve deneysel ruhunu taşır.

Albümün en dikkat çeken parçalarından biri olan In a Sentimental Mood Ellington'ın en ünlü bestelerinden biridir ve bu albümde Coltrane'in dokunaklı saksofon sololarıyla yeniden hayat bulur. Take the Coltrane ise Ellington'ın........

© T24