Ortak kültür ve Türk-Yunan barışı: İki millet, bir müzik
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
12 Mayıs 2024
Geçen haftaki Yunanlılar kendilerini İtalyan zanneden Türklerdir başlıklı yazımda Atina'da gözlemlediğim ortak kültürden söz etmiştim. Herhalde dünyada Türkiye ve Yunanistan'dan başka ayrı dillere ve dinlere sahip olup da kültürel açıdan bu kadar benzeşen iki millet yoktur.
Bence politikacıların o kadar ayırmak için uğraştığı Türk ve Yunan toplumlarının yemekten müziğe, vücut dilinden adetlere kadar benzeştiği bu ortak kültürden ekonomi alanında para kazanmak ve siyaset alanında da ilişkileri normalleştirmek için yararlanmak gerekir. Burada kapitalizmin reklamını yapmak istemem, ancak sinekten yağ çıkaran girişimci bir ruh bu çok ilginç durumun yaratabileceği gelirin kokusunu alır.
Derler ki Amerikalı bir avukat bir ambülans sireninin sesini duyduğu zaman hemen kulak kabartır, çünkü her zaman bir tazminat davası açmaya hazırdır ve koltuğunun altındaki örnek dosyayla sesin geldiği tarafa doğru koşar. Bu yüzden ABD'de avukatlara yakıştırılan sıfat 'ambulance chaser', yani 'ambülans kovalayan'dır.
Oysa bizim elimizde iyi eğitimli ve yarı aç girişimciler ve Sezen Aksu'dan padişah macununa kadar uluslararası alanda pazarlanabilecek değerlerimiz varken ambülans kovalamaya hiç gerek yoktur.
Burada herkese tavsiyem aşırı milliyetçilikten kaçınıp ortak paydaya odaklanmaktır. Aksi takdirde biz birbirimizle çıkmaz ayın son çarşambasına kadar baklava kimindi, dolma kimindi, döner kimindi diye didişip dururuz. Ben bir Türk olarak bunların bizim olmasından gurur duyarım, ama bir tüketici olarak da "üzümünü ye bağını sorma" prensibini uygularım.
Öte yandan Türkiye ve Yunanistan'ın beraber olursa güçlü olacağına, iki ülke ayrı düşerse 'dış güçlere' birer küçük lokma olacağına inanıyorum.
Amerika'nın Batı'nın savunma hattını Dedeağaç'a çekmesi ve Yunanistan'a konuşlanan ve sayıları daha da artacak olan ABD askerleri Yunanistan için endişe vericidir. Doğan her Yunanlı çocuğun Almanya'ya epeyi borçlu olarak doğması da üzücüdür.
Aynı şey Türkiye'nin Rusya'ya olan enerji bağımlılığı ve ülkemizde gittikçe artan Rus etkisi için söylenebilir. Borç alan talimat alır.
Onun için ben Atatürk'ün yaptığı gibi başta Yunanistan olmak üzere tüm sınırdaş ve bölge ülkeleriyle saldırmazlık ve iş birliği anlaşmaları yapmak ve bunları uygulamak taraftarıyım.
Geçenlerde ülkemizi yanında 60 kilo dönerle ziyaret eden Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier'in izlediği döner diplomasisi ülkesinde Türklerin Almanya'ya olan etkisini çok basite indirgediği için eleştirildi.
Oysa ben politikada basitin işe yaradığına inanırım. Mitinglerde halka döner-ekmek dağıtarak neredeyse başbakanlığa oynayan Cem Uzan'ı unutmayalım. Popülist liderlerin seçmenleri nispeten daha az eğitimlidir ve döner onlara bir diğer Türk icadı olan COVID aşısından daha anlamlı gelebilir.
Bence Steinmeier hem kültürel ortak paydanın önemini vurguladı hem bölgesel farklılıklardan yararlandı hem de kendi malını pazarlayarak bir Alman döneri markasının oluşmasına katkıda bulundu. Bu tüm tarafların kazandığı başarılı bir işletme modelidir. Keşke bir de tüketicilerin oyladığı Türk döneri-Alman döneri yarışması yapılsaydı.
Bana sorarsanız Türk-Yunan ilişkilerini geliştirmek için olumlu bir girişim kolaydan zora gitmek ve karasuları ile kıta sahanlığı konusunu gündemin son maddesi yapmaktır. Ege Denizi'ndeki yüzlerce ada yüzünden hala tamamen yerine oturmamış ve çok sık ihlal edilen mevcut deniz hukukunun bir şekilde uygulanması ancak iki tarafın konuşup uzlaşmasıyla mümkündür.
Oysa Yunanistan masaya oturmak için Türkiye'nin Kıbrıs'tan askerlerini çekmesini şart koşmaktadır. Ben yine de Avrupa Birliği'nin olası garantilerini içeren bir Kıbrıs çözümünün karasuları ve kıta sahanlığı sorunundan daha kolay olabileceğine inanıyorum.
Türkiye-Yunanistan barışı için en önemli koşul iki tarafın da bunu gerçekten istemesidir ve açıkçası ben bundan emin değilim. Her iki tarafta da sürtüşmekten ve statükodan nemalanan çıkar grupları vardır ve 60 yıldır Kıbrıs sorununun bir türlü çözülememesi bunun kanıtıdır.
Peki ne yapmalı? Yunanlı bir profesör arkadaşım "hata yapmak istemiyorsan hiçbir şey yapma" diye bir Yunan atasözünden bahsederdi ve anlaşılan biz de ortak kültürümüz nedeniyle 60 yıldır bunu yapıyoruz. Oysa bence biz Fransızların "yumurtayı kırmadan omlet yapılamaz" atasözüne daha fazla uymak ve Avrupa Birliği üyeliğimizin önündeki en büyük engel olan Kıbrıs sorununu soydaşlarımızın da çıkarlarını kollayarak bir şekilde çözmek zorundayız.
İşe ortak kültürel etkinliklerle başlamak iyi bir fikirdir. Örneğin ortak konser ve festivaller, şarkı ve şarkıcı yarışmaları yapılabilir ve hatta Yabancı Damat dizisindeki Türk ve Yunan baklava yarışması hayata geçirilebilir. Bölgeye gelecek müzikseverlerden ve gastronomi........
© T24
visit website