Çınarlı kubbeli mavi bir limandan arta kalan
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
07 Temmuz 2024
İstanbul uzmanı, yazar Önder Kaya, doğup büyüdüğü, hakkında kitaplar yazdığı kentten söz ederken gözleri parlar; sevgilisini anlatan tutkulu bir âşık gibi konuşur. Geçenlerde, şehrin az bilinen kimi özel noktalarını gezerken "nüfusun niteliği ve niceliği son zamanlarda çok değişti, öyle sanıyorum ki şehir dönüm noktalarından birini yaşıyor" dedi. Onu dinlerken "herkesin İstanbul'u farklı galiba" diye geçirdim içimden. O bir şeyler anlatıyordu ama ben başka şeyler görüyor ya da hatırlıyordum. Bir ara hayalle gerçeğin birbirinin yerine geçmesi gibi birden çok İstanbul'un üst üste basılmış fotoğraflara benzer şekilde, katman katman içimizde yaşadığını fark ettim. Karaköy sahilinde, Topkapı Sarayı'nın, Ayasofya'nın ve Sultanahmet Camisi'nin çerçevesini oluşturduğu, her şeye rağmen kaybolmamış o olağanüstü siluete bakarken, 1970'lerin ortasında, Karabiga'dan kalkıp gelen vapurun içinden gördüğüm o heyecan verici İstanbul görüntüsü de bir anda geliverdi çocukluk anılarımın derinliklerinden. Güvertenin parmaklıklarına abanarak soluksuz seyrettiğim kent hem bir hayal hem bir gerçeklikti. O ilk görüntünün neden bu kadar değerli olduğunu ve İstanbul'u İstanbul yapanın neden hayaller ve imgeler olduğunu Murathan Mungan, Aşkın Cep Defteri'nde anlattığında anlayabildim, yıllar sonra:
"Her gün bildiğim İstanbul'u değil, yazarların anlattığı İstanbul'u özlediğimi fark ediyorum; bir zamanlar okuduğum kitaplardaki İstanbul'u. Benim özlediğim, burnumun dibindeki İstanbul'dan çok, eskiden benim de bir gün içinde yer alacağımı hayal ettiğim o İstanbul'a ilişkin sayfalara yönelik bir hasret bu; İstanbul'un kendisinden çok, ondan yapılan edebiyatı özlüyor gibiyim. Ya da bir zamanlar, diyelim büyüme çağlarımda, o sayfaları okurken, masum bir heyecan içinde hayal ettiğim İstanbul, o hiç değişmemiş, hep öyle duruyor, beni bekliyormuş ve bir gün ben de onun içinde yerimi alabilecekmişim gibi hissettiğim İstanbul."
O gün bugündür, İstanbul, Sait Faik ve Yaşar Kemal başta olmak üzere birçok yazarın ve şairin belleğime yerleştirdiği dizelerle, cümlelerle yaşıyor bende. Eminim herkeste öyledir. Ancak bu durum benim gibi İstanbul dışında yaşayıp arada bu kente gelenlerin zihninde daha kalıcıdır, şaşırtıcıdır. Gerçekten de şaşırtıcı çünkü İstanbul bütün değişimine rağmen gizemini de korumayı biliyor. Örneğin, Sirkeci'den yukarıya, Cağaloğlu'na doğru kıvrılırken sadece üst katını gördüğünüz eski ama sıradan izlenimi veren ve bugün İstanbul Ticaret Borsası olan yapının aslında Hamidiye Medresesi olduğunu nereden bileceksiniz? Tarihçi J. Hammer'in Osmanlı Tarihi'ni yazarken bu binada, büyük, ışıklı bir odada çalıştığını, medresenin zengin kütüphanesinden yararlandığını eğer özel ilgi alanınız değilse nasıl tahmin edeceksiniz? İstanbul Üniversitesi'nin ana kapısından çıkıp sağa kıvrılarak biraz yürüyüp tam karşıya baktığınızda, elektrik idaresinin altındaki taş duvarı, belli belirsiz duran kemerleri eğer çok dikkat etmezseniz göremezsiniz. Böyle hikâyesini saklayan binlerce yer ve mekân değişimin gelip geçiciliğini anlatırken, yazarların ve şairlerin zihnimize yerleştirdiği İstanbul da hayalle gerçeğin buluşma noktalarını işaret ediyor. Fikret Adil'in Asmalımescit 74'ünü okuyunca o daracık,........
© T24
visit website