İKSV Müzik Festivali Direktörü Efruz Çakır ile köklerimizi hatırlatan festival üstüne: Yeni yüzyıla başlarken hatırlamamız gereken şey bu toprakların zenginliği
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
17 Mayıs 2024
İstanbul Müzik Festivali, bu yıl yine büyülü anlar yaşatmak için hazır. Bu senenin teması "Kökler" çoğumuz için çok anlamlı. Çünkü kökleri Mezapotamya'ya uzanan insanoğlunun kökleri en karışık, en acılı, en zorlu toplumlarından biriyiz. Böyle kişisel bir yerden doğmuş Kökler teması da. İKSV Müzik Festivali Direktörü Efruz Çakırkaya'ın yıllar önce Londra'da tanıştığı muhteşem Yunan müzisyen Dimitris Skyllar ile sohbetlerine uzanıyor Kökler'in kökleri. Çünkü Efruz'un ailesi mübdelede Selanik'ten Türkiye'ye göç etmek zorunda kalırken Dimitris'in ailesi ise Türkiye'den Yunanistan'a göç etmek zorunda kalmış. Onların yolu müzikle kesişirken, mübadele hâlâ çok az anlatılan, az esere konu olan bir yolculuk olarak duruyor tarihimizde. Belki mübadelenin ikinci nesil çocukları sayesinde yani Efruz ve Dimitris gibi isimlerle artık bu tarihi de onurlandırıp acılarımızı sarabileceğiz.
Mübadeleden yola çıkan Kökler temalı festival, bu sene de her yıl gibi heyecan verici bir programa sahip. Hatta bu sene "birazcık daha" heyecanlı bile diyebiliriz. Festivalin her detayına dikkat eden ekip, programlamayı yaparken aslında "köklerimizden" gelen nakış işleme genleri ile dantel gibi bir iş çıkarmışlar ortaya. Ama sadece konuklar ve konserler değil mesele. Festival, çevre dostu uygulamalara önem veriyor. Enerji tasarruflu aydınlatmalar kullanılıyor, basılı malzeme kullanımını azaltılıyor ve sanatçılara çiçek buketi vermek yerine ağaç dikimi gibi çevre dostu faaliyetler gerçekleştiriliyor. Doğrusu sonuca bakınca, hem İKSV ekibine hem de festivalin gerçekleşmesini sağlayan tüm sponsorlara teşekkür etmekten daha fazla bir kelime sarf etmek mümkün değil.
- Bu sene 3 özel beste siparişiniz var. Bunlardan bahsedelim mi biraz?
Öncelikli olarak tabii ki festival temasına gönderme yapan bir bestemiz var. Aslında temanın da çıkış noktası diyebiliriz bu beste için.
- Festivalin bu yılki teması olan Kökler'in çıkış noktası mı?
Evet. Hikâyesi şöyle: Rum besteci Dimitris Skyllas ile İngiltere'de, Londra'da tanışmıştık. Royal College of Music'te okuduktan sonra kariyerini de orada geliştirmiş. Ben de 2018 yılında, British Council'in seçtiği, gelecek vaat eden 5 genç kadın liderden biri olarak bir ay kadar Londra'daydım. Barbican Center'ın artistik direktörü ile çalışıyordum ve Barbican'daki bir konserde Dimitris ile tanıştık. Ben genelde çok renkli giyiniyorum, uzaktan görmüş, "Çok renkli bir kadın, kesin enteresan biridir" diyerek yanıma gelmiş. Sohbet ederken konu klasik olarak "Nerelisin"e geldi. Ben Türkiye o Yunanistan deyince muhabbet koyulaştı. Benim aile geçmişimde mübadele var, hem anne hem babam Selanikli. Onun da yanılmıyorsam baba tarafı İstanbul'da yaşıyormuş. Dedeleri mübadele ile Atina'ya taşınmış. Mübadele döneminde bütün topraklarını, eşyalarını, mallarını mülklerini, yuvalarını bırakıp bir gemiye bindiriliyorlar. O sırada anneanne, babaanne, dedeler 8-9 yaşlarındalar. Hatta anneannemin işte süt dişleri çıkıyormuş. Vefat etmeden bu hikaâyeyi anlattı. Bir video çektim o zaman. Dişi kendi eliyle sallayarak çıkarmış. Denize atmış... Kocaman bir çiftlikleri varmış. Ağaçlar, üzüm bağları... Her şeylerini bırakıyorlar. İki tane bavula sığıyorlar. Bütün eşyaları, her şeyleri kalıyor. Birkaç parça kıyafet, bir yastık, bir yorgan, altınlarını, paralarını o yastık kılıflarının içerisine dikiyorlar yolda çalınmasın diye. Bir vapura bindiriliyorlar ve bilinmeyen bir yere gönderiliyorlar.
- İzmir'e gelmiyor mu vapur?
Önce İzmir'e gelecekmiş aslında vapur. Yani kader sürekli bir oyun oynuyor.. Fakat gemide bir salgın hastalık var. Ve Türkiye savaştan yeni çıkmış. Zaten zorluklar içerisinde Türkiye Cumhuriyeti, gelenleri İzmir'de karaya çıkarmıyor ve karantinaya alıyor. Yolda hasta olanlar, kırılanlar kırılsın, ölenler ölsün, sağları çıkaralım diye Karadeniz'e sürüyorlar vapuru. Babamın ailesini Samsun'a, anneminkileri Giresun'a yerleştiriyorlar. Hiç bilmedikleri bir iklim. Bilmedikleri topraklar. İşte orada bıraktıkları malların karşılığı olarak fındık bahçeleri veriyorlar. Fakat hani böyle sürekli yağmur yağar, yamaçta bir toprak, ne yapacaklarını bilmiyorlar. İşte annemle babam orada doğmuşlar. Türk ve Müslüman olarak. Buna rağmen mahalledeki çocuklar anne ve babamla oynamıyormuş. "Siz Rum'sunuz, siz Gavur'sunuz" diye. Dolayısıyla büyüdükleri zaman da başkalarıyla kız alıp verme yok. Bütün mübadiller çocuklarını birbirleriyle evlendiriyorlar. Babam üniversite okumaya Ankara'ya gidiyor. Annem yeni öğretmen okulundan mezun olmuş. Aileleri uygun görüyor, yaşlar yakın. İkisi de okumuş. Annem gelin geliyor Ankara'ya. Ablam ve ben Ankara'da doğuyoruz. Barbican'daki karşılaşmada ben bunu anlattım, Dimitris kendi........
© T24
visit website