menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

El öpenlerin çokluğu ve kutsal devletin suçları

51 8
18.07.2024

Diğer

18 Temmuz 2024

MHP’liler, ülkücüler, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin elini öpmek için sıraya giren özel harekât polislerine gösterilen tepkiye kızgın.

Emniyet Özel Harekât Başkanı Süleyman Karadeniz’in iki büklüm olup, Bahçeli’nin elini öpmesinin ne zararı olduğunu anlamıyorlar. Anlamadıkları gibi öfkeliler bir de… El öpenlerin eleştirilmesini bir saldırı sayıyorlar. Elbette öpecek, elbette iki büklüm eğilecek.

Elbette anlamayacaklar. Zira onlara göre devlet MHP, ülkücüler devletin doğal kadrosu… Onlara göre bir devletin çekirdeğini sadece onlar oluşturmalı. Sadece onlar saygı görmeli. Sadece onlar istediğini istediği kadroya sokup, istediğini sınır dışı etmeli. İstediğini dövüp, istediğine hakaret edebilmeli…

İstediğini terörist, istediğini hain ilan edebilme rahatlığı da buradan geliyor.

Ancak eleştirenler de zihniyetlerinin çok da farklı olmadığını gösteren cümleler kuruyor. Onlara göre de mesele içinde yaşadığımız sistemi ifşa eden fotoğraf değil, devletin el öpmesi.

Devletin, kişilerle özneleştirilip kutsallaştırılması. Onlara göre de kutsal olduğu için el öpmemeli devlet. İki büklüm olmamalı. Onlara göre el öpmek bir hiyerarşinin ifadesi ve bu nedenle el öpülmemeli…

Bir de cemaatçiler var. Kendilerini “hizmet hareketi” ilan edip, bir dönem “hizmet” sözcüğünü kullanmayanları terörist ilan edenler, ciddi ciddi herkes saygı görürken cemaatin devlette kadrolaşmasının ne sakıncası olduğu sorusunu soruyorlar bu fotoğrafa bakıp.

Hem Fethullah Gülen el de öptürmezdi…” diyerek tepki gösteriyorlar fotoğrafa. Parti kursalar, mücadele etseler yine anlaşılabilir ama yok, bir cemaat olarak devletin çekirdeğinde yer almak, sistemi şekillendirmek istiyorlar. Sıfır özeleştiri ile ona buna akıl veren bu insanların görüşlerine karşı cümle kurmak bile gereksiz…

Bu normalleşmeyi anlamak için Sinan Ateş cinayetine bakmak yeterli aslında.

Hatta öncesine, Ateş’in Ülkü Ocakları Başkanı olduğu döneme.

Suçlar kişisel elbette, kocasının katillerinin cezalandırılması için adalet mücadelesi veren Ayşe Ateş’in başkası adına özür dilemesine gerek yok.

Ancak Ayşe Ateş, sorumluluk hissediyor olacak ki eşinin Ülkü Ocakları Başkanı olduğu dönemde gazetecileri dövdürttüğünü, bunu eleştirdiğinde ise eşinden, “Partiden geliyor bu talepler, yapmazsam ocak başkanı olamam” yanıtını aldığını söylüyor.

Dövülenler belli, dövdürenler belli. Ortada bir suç tanıklığı var.

Harekete geçen tek........

© T24


Get it on Google Play