Yargının otoritesi ve basının özgürlüğü
Diğer
Konuk Yazar
23 Eylül 2024
Yargı el sürülmez güç değildir.
Medyada mahkeme kurulamaz. Yargının otorite ve tarafsızlığı korunmalıdır. Doğrudur!
Yasama, yürütme ve yargı organlarının tüm işlemleri medyanın denetimi altındadır.
Eğer bu üç kamu gücü, görevini yapmıyorsa, olaylar karşısında ihmalkâr davranıyorsa, basının görevi başta yargının yargıları olmak üzere eleştirmektir, olanı biteni kamuoyunun gözleri önüne sermektir.
Bu nedenle yasama, yürütme ve yargının gerekirse kamuoyunun vicdanında yargılanması ve eleştirilmesi kamuoyunun gözü kulağı olan basının hakkıdır.
Basın özgürlüğünden iletişim özgürlüğüne uzanan yolun kilometre taşlarından birisi; halkın gerçekleri öğrenme hakkıdır. İnsanların görüş edinme hakkı vardır ve bunun sağlanmasında basın vazgeçilmez güçtür.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde yer alan ifade özgürlüğünün demokratik toplum düzeni gereklerine uygun olarak sınırlandırılmasında “yargı otoritesinin korunması” en önemli sınırlandırmalardan biridir.
Amacı basın özgürlüğünü ve bu özgürlüğün kullanımını düzenlemek olan Basın Kanunu’na göre basın özgürlüğü; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma hakkıdır.
Basın özgürlüğü sınırlandırılabilir bir haktır. Bu hakkın kullanılması demokratik toplumun gereklerine uygun olarak yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlandırılabilir.
Bu sınırlandırmaların meşru ölçütünün esası yasalardır. Sınırlandırmalar temel insan hak ve özgürlüklerinin çekirdek özüne dokunamaz ve sadece yasalarla sınırlandırma getirebilirsiniz. Bu sınırlandırmalar Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzenin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
İşte bu tartışmaların tam ortasındaki basın özgürlüğü; toplumun ve kamuoyunun bekçisi olma görevini yerine getiren gazetecilerin hukuka uygun davranışı demek; gerçekleri, olayları, haberleri saptırmadan, eğip bükmeden, değiştirmeden haber yapmaktır. Aksine davranış gazetecinin meslek ilkeleri ve doğru davranış kurallarının ihlalidir.
Yargının tarafsızlığının ve otoritesinin sağlanması amacıyla basın özgürlüğüne getirilen sınırlandırmaların sınırı ne olmalıdır?
Yürürlükten kaldırılmış olan 5680 sayılı Basın Yasasının 30 uncu maddesinin 2’nci fıkrasında, "Ceza kovuşturmasının başlamasıyla hüküm kesinleşinceye kadar hakim ve mahkemenin hüküm ve karar ve işlemleri hakkında mütalaa yayınlamak yasaktır" hükmü vardı.
Bu hükümle yargının saygınlığı ve otoritesi korunmaya çalışıldı. Korunan hukuki yarara göre amaç, yargılamanın dış etkilerden etkilenmesini engellemek ve bağımsızlığını sağlamaktı. O yüzden yargılamalarda sanık hakkındaki hükmün kesinleşmesine kadar geçecek sürede lehte veya aleyhte olsun herhangi bir mütalaa yayınlanması yasayla yasaklanmıştı. Amaç yargının nihai hükmü verene kadar dış etkilerden korunması ve adil yargılanma hakkına uygun bir karar verilmesini sağlamaktı.
Prof. Sahir Erman ve Prof. Çetin Özek’e göre; "Yargıç, siyasal güce, yönetsel yetkiye, yargılama organına olduğu kadar ortama karşı da bağımsız olmalıdır. Bu açıdan yargıç, bağımsızlığının kitle iletişim araçlarına karşı da korunması gerekir. Bu nedenle, yargılama sürecinde, yargıç kararları hakkında yargıyı etkileyecek yayın yapılması suç sayılmaktadır. Değinilen türden yayın yapılmaması için bir karara gerek yoktur. Norm, yargıyı etkileyici yayın yapmamak yükümlülüğünü öngörmüş ve aykırı davranışı suç saymıştır." ( Erman-Özek, Açıklamalı Basın Kanunu ve İlgili Mevzuat, 2000 Bası, sh.259).
Yargı, dış etki olarak görülen basına karşı kanunla korunmaya çalışıldı, ama olmadı. 1950 yılından beri yürürlükte kalan 5680 sayılı Basın Kanunu ve bu düzenleme 2004 yılında tümüyle yürürlükten kaldırıldı.
Bu kez, 09.06 2004 kabul tarihli 5187 sayılı Basın Kanunu’nda “Yargıyı Etkileme” başlıklı bir yasak yer aldı. Basın Kanunu'ndaki yargıyı etkileme yasağına göre; hazırlık soruşturmasının başlamasından itibaren takipsizlik kararı verilmesine veya kamu davasının açılmasına kadar geçen süre içerisinde, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme işlemlerinin ve soruşturma ile ilgili diğer belgelerin içeriğini yayımlamak suç sayıldı ve yasaklanmıştı. Cezası, para cezasıydı.
Ayrıca getirilen ikinci bir sınırlandırmayla; görülmekte olan bir dava kesin kararla sonuçlanıncaya kadar bu dava ile ilgili hâkim veya mahkeme işlemleri hakkında mütalaa yayımlayan kişiler hakkında para cezası verilirdi. Dolayısıyla sanıkların savcılık ifadeleri, soruşturma işlemleri ve soruşturma ile ilgili belgelerin içeriğinin yayınlanması ve bir sanık hakkındaki karar kesinleşinceye kadar dava ile ilgili “mütalaa” / yorum yayımlanması yasaktı.
Daha net bir örnekle açıklamak gerekirse örneğin “Narin cinayetindeki” ifadelerin, adli tıp raporlarının, mahkeme kararlarının ekranlarda veya kitle iletişim araçlarıyla yayımlanması yasaktı. Yayınlanan bu ifadeler, adli tıp raporları veya mahkeme işlemleri hakkında mahkemenin kararı kesinleşmeden bugünkü gibi yazılı, görsel ve işitsel basın organlarındaki yayınlarda “yorum” yapmak ve/veya “mütalaa” yayınlamak yasaktı.
Bu yasak kaldırıldı. Artık yargıyı etkileme suçu diye bir suç, bir sınırlandırma yoktur.
02.07. 2012 kabul tarihli 6352 Sayılı “Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun” ile 5187 sayılı Basın Kanunu’ndaki yargıyı etkileme yasağı kaldırdı.
2012 yılından itibaren Basın Kanunundaki “yargıyı........© T24
visit website