menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Diyarbakır'da bir ceza davası

11 1
24.06.2024

Diğer

Konuk Yazar

24 Haziran 2024

Ceza davasının içinden “cezasızlık” geçti…

Ceza davası içinde cezasızlık vardı!

Ceza davasına katıldık, taraf olduk. Çok diyeceğiz vardı, söyledik.

Diyarbakır’da bir cinayetin soruşturması ve “davası” daha bitmedi!

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 20.03.2020 tarihli iddianamesiyle kamu davası açtı.

Adı Tahir Elçi cinayetinin ceza davasıydı…

Bu iddianamede, Tahir Elçi’nin öldürülmesinden sorumlu olan faillerinin tespitinde yaşanan güçlükler, olay yeri incelemelerindeki imkansızlıklar, can güvenliği nedeniyle yapılamayan keşiflerin gerekçeleri açıklanıyordu.

Süpürülen mermi çekirdekleri…Toplanamayan ve toplanmayan deliller!

Bir başka anlatımla soruşturmanın eksikliklerinin iddia diye iddianamenin konusu haline dönüşmüş haliydi. Adı Tahir Elçi cinayetinin iddianamesiydi…

İçinde Tahir Elçi’yi kim öldürdü sorusunun yanıtı yoktu.

İçinde “cezasızlık” vardı ve içinden cezasızlık geçti….

Savcılık Esas Hakkındaki Mütalaası iddianın özetlenmiş haliydi, iddialar birbirini tekrarladı.

Bu davaya neden katılmak istemiştik? Bu soru dava dosyasında durduğu yerde duruyor…

Katılmak istemiştik çünkü Cizreli Avukat Tahir Elçi’nin öldürülmesi davasında “duruşma hakkımız” olduğu kanaatindeydik. Cinayetin aydınlatılmasını, devletin cinayeti aydınlatmasını istemiştik!

Sadece meslektaşımızın katledilmesi nedeniyle uğradığımız zararların nasıl giderileceğini görmek istemenin ötesinde Türkiye’de bir baro başkanının, bir avukatın neden öldürüldüğü hakkındaki meçhul yazgıların değişmesini istemiştik ve değiştirebiliriz düşüncesiyle davaya katılmak istemiştik.

Bu topraklar üzerinde savunma hakkıyla ilgili yargının hukuki yazgısını değiştirmekte savunmanın katkısı olsun diye düşünmüştük.

Yeniden hak ihlallerinin yaşanmasını istemediğimiz faili meçhullerden herkesi korumak istiyorduk, bu yüzden katılma talep etmiştik.

Ki böylece; bu topraklar üzerinde savunma hakkı ve adalet hakkı adına yitirilmiş hakikatler yüzünden geçmiş hukuki yazgıları bu davada kırarız ve bir katkımız olabilir ve yeniden yaşanmasını istemediğimiz faili meçhullerden herkesi korumak amacıyla hak ihlallerinin tekrarını önlemek istemiştik. Bir araya geldik, akıl yorduk, çabaları paylaştık.

Belki bu dayanışmadan sonra, artık sessiz ve sedasız yas tutmaya başlayabilirdik.

Geçmiş hukuki yazgılar ve faili meçhul yargıların içinden hakikat çıkmadı.

Adalet hakkı, hakikat hakkı hepimizin hakkıdır.

Herkesin “ihlallerin tekrarına karşı güvencelere sahip olma hakkı” vardır. Geçiş dönemi adaleti diyorlar; bir türlü geçmedi ama bu inancımız bu davaya katılma isteğimizi perçinledi, ama sonra içinden cezasızlık geçti.

Suçtan zarar görmüş olmak, bildiğiniz ceza hukuku usulündeki zarar görmek değildi,

Yaralanmıştık. Bir dostumuz, can yoldaşımız, bir meslektaşımız öldürülmüştü. Ömrünü cezasızlıkla mücadeleye ve faili meçhullerin aydınlatılmasına adamış Avukat Tahir Elçi boylu boyunca uzanmış, alçakça öldürülmüş olarak yerde yatıyordu, Dört Ayaklı Minarenin önünde…

Zararımız yaralanmışların dayanışmasıdır. Herkesin payına bir insanın alçakça öldürülmesi düştü, O biz avukatların kıymetlisi ve meslektaşımızdı!

Suçtan zarar görenler herkesti, bizdik, herkesti ve hepimizdik.

Davaya katılmak, yargı hakkımızı kullanmak istiyorduk.

Duruşma hakkımız vardı ve “gerçeklik yargısına” katılmalıydık. Yargıda avukatlar için, savunma için olmazsa olmaz diyorlar! Özgür ve eşit olarak hükmün yazgısını belirleme olanağına katılmak hem görevimiz hem hakkımızdı. Gerçeklik yargısıyla tartışabilmeliydik, doğruluğun ve hakikatin sınanmasını hedeflemiştik.

Diyarbakır’daydık ve biliyorduk; yargılamanın kalbi burada........

© T24


Get it on Google Play