menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Caydırıcı etki ve sosyal medya öcü müdür?

20 0
26.08.2024

Diğer

Konuk Yazar

26 Ağustos 2024

Chilling effect, caydırıcı etkidir. İnsanların kendi kendine uyguladığı sansürün diğer adıdır.

Chilling effect; bireyin gelecekte herhangi bir yaptırıma uğramamak için ifade özgürlüğü, görüş açıklama ve toplumsal tartışmalara katılma hakkını kullanmaktan kaçınmasıdır. Kısaca caydırıcı etki (chilling effect) yüzünden vazgeçtiği ama aslında hakkı olan meşru davranıştır. Bu caydırıcı etki “chilling effect”; başta gazetecilerde olmak üzere medya özgürlüğü üzerinde sıkça görülür. Bulaşıcıdır, herkes üzerinde görülebilen bir etkiye hemen dönüşebilir. Caydırıcıdır, kendi kendinize eyleminizden vazgeçersiniz. Bütün temel insan hakları üzerinde etkisi görülür. Oysa bireylerin toplumsal tartışmaya katılması ve ifade özgürlüğü temel insan hakkıdır ve demokratik hukuk devletinde meşrudur. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı esastır ama siyasal iktidarın caydırıcı etkisi altında tarafsızlığınızı ve bağımsızlığınızı yitirirsiniz. Gösterilere ve toplantılara katılmak hakkınızdır. Vazgeçersiniz.

İnternet ise özgürlükler alanıdır ve sosyal medya tartışma ortamıdır, öcü değildir!

Görüş açıklamak, yaymak, tartışmak ve tartışmaları yaymak meşrudur.

Toplum sosyal medyayı kullanıyor. Haberleşiyor, konuşuyor, dertleşiyor, derdini paylaşıyor!

İletişim kanalı “YouTube” sayesinde görüşlerini açıklayabiliyor. İnsanlar tek başına veya toplu olarak görüşlerini yayma hakkını kitle iletişim aracı vasıtasıyla kullanıyor.

8,08 milyar olan dünya nüfusunun 5,04 milyar kişisi sosyal medyada ve internet kullanıcısı 5,35 milyarı buldu. Türkiye’de insanlar günlerinin toplam 6 saat 57 dakikasını İnternette, 2 saat 44 dakikasını sosyal medyada geçiriyor. YouTube 57,5 milyon kişi tarafından takip ediliyor ve Instagram kullanıcısı 57,1 milyon kişiye ulaşmış bulunuyor (30.06.2024 Anadolu Ajansı Haberi.)

Giderek sıradan insanlar tıpkı bir gazeteci gibi görüşlerini açıklaması, olaylar ve olup bitenler hakkında yorum yapması aslında kişinin yaşadığı toplumda yerini alma isteğidir. İnsanların fikri var, görüşü var ve açıklıyor ve düşüncelerini paylaşıyor. İnsanlara kendini ifade edebileceği yer veriliyor; korkutmak istiyorsunuz. Sıradan kişiler, olağan ve hatta olağandışı yorum ve görüşleriyle var olmak istiyorlar. Vazgeçirmeye çalışıyorsunuz. Caydırmaya uğraşıyorsunuz. Aslında birkaç saniye bile olsa var olanlar ve temel insan haklarını kullananlardan çok korkuyorsunuz.

İnsanlar sosyal medyada kendine yer buluyor. Kızgınlar, öfkelenenler, eleştirenler, küfredenler kahkaha atanlar paylaşıldıkça çoğalıyor. Çoğaldıkça katlanamayanların korkuları artıyor.

Gazeteciler sokaklarda dolaşıyor. Sokakta sorular soruyor…Sıradan insanlar, sıradan olaylar hakkında görüşlerini uzatılan mikrofonlara anlatıyorlar. Halkımız kameraları ve mikrofonları seviyorlar!

Halkımız görüyor, işitiyor, duyuyor, yaşadıklarını paylaşıyor…Sesi, sözü ve bir diyeceği var!

Tek bir dünyada, birçok ve rengarenk sesle insanlar kendilerine yer buluyor.

Farklı görüşler, zıt fikirler, birçok içerik sosyal medyada paylaşılıyor. Eleştirilerinizi ve beğenilerinizi görüşlerini açıklayanlara ulaştırabilirsiniz. Sadece bir tık!

Basın görevini yapıyor...Sokak söyleşileriyle tartışma ortamı yaratıyor. Görüşleri çoğaltarak daha yaşanılır bir dünyanın kapılarını açıyor. Ortam yaratıyor. Daha güzel bir dünya, daha demokratik bir ülke demokratik için kamuoyunun bekçisi, halkın gözü kulağı olan gazetecilerdir. Basın özgürlüğü ve gazeteciler hukukla korunur.

Medya görevini yapmasın, görüşler açıklanmasın demek hukuk devletinin ayıbıdır.

Gazeteciler ve uzatılan mikrofona söylediği sözler nedeniyle görüşlerini sosyal medyada dile getiren insanlar yargılanmamalıdır. Medya kanalıyla siyasi eleştiri hakkı herkesindir.

Sosyal medyada bir kişinin görüş edinme ve edinilen görüşü yayma hakkı sadece bu hakkı kullanan kişinin ifade özgürlüğü değildir; herkesin ifade özgürlüğü demektir.

Öcüler masallarda olur. Sosyal medyayı kim öcü yapmak istiyorsa; ifade özgürlüğünden ve medya kanalıyla siyasal tartışmadan ve eleştiri özgürlüğünden korkuyor, eleştirilere tahammül edemiyor demektir.

İzmir’de 12.08.2024 tarihinde bir sokak röportajında görüşlerini açıklayan D.Y hakkında Türk Ceza Kanunun 216 ıncı (Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama) ve 299 uncu (Cumhurbaşkanına Hakaret) maddesine aykırılıktan dolayı açılan soruşturmada hakkında “tutuklama” kararı verildi.

Sonuç olarak ne denilmek isteniyor?

Sosyal medyada konuşursanız tutuklanabilirsiniz.

Sosyal medyada konuşursanız mahkemelik olur musunuz?

Tutuklanmak sosyal medyada görüş açıklayan ve eleştirenlerin kaderi midir?

Yargı korkutur mu? Açıklanan görüşlerden ve eleştirmekten korkmak mı gerekir?

Sokak röportajı nedeniyle verilen tutuklama kararı sadece bu davada yargılanacak tutuklanmış kişiyi mi ilgilendirir? Yoksa; eğer sosyal medyada “görüş” açıklarsanız, eleştirirseniz hakkınızda tutuklama kararı verilebilir ve hapse atılır mısınız?

YouTube’daki 57,5 milyon kişi potansiyel suçlu ve tutuklanacak kişiler midir?

Herkes başına gelecekler bakımından dikkatli olmalıdır.

İkaz bu mudur? Sokak röportajında konuşursanız tutuklanabilirsiniz demek midir; bir devletin yurttaşlarına böyle bir ikazı olabilir mi?

Bu........

© T24


Get it on Google Play