Tiyatrocu Burcu Görek: Yapan insan olmayı seviyorum, ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
09 Aralık 2023
Oyuncu, senarist ve yapımcı Burcu Görek, lisede yanan “tiyatro ateşini” üniversite yıllarında harladı ve tiyatroya o yıllarda hobi olarak gittiği kurs ile başladı.“Yıllar içinde hobi olamayacağını anlama süreçleri yaşadım” diyen Görek, meslek hayatına oyuncu olarak devam etmeye karar verdi.
“Tiyatro ateşi”, yerini kendi oyunumu yapmalıyım heyecanına bıraktığında bir yapım şirketinin sahibi oluverdi. Gittiği uluslararası festivallerde gördüğü oyunları ve yeni biçimleri, Türkiye’ye taşımak isteyen Görek, Uyandığımda Sesim Yoktu (Mouthpiece) oyunuyla bu hayalini gerçekleştirdi.
Usta tiyatrocu Tamer Levent’in yönetiminde sahneledikleri Uyandığımda Sesim Yoktu oyununa, 2020 yılında Dilşad Çelebi ile başlayan oyuncu, Çelebi’nin tatlı vedasının ardından Dilara Gül ile sahne tozu yutmaya devam ediyor.
Bu sezon senaryosunu da kendisinin yazdığı, “butik yapım şirketinin” ikinci oyunu olan Kutular da seyirciyle buluştu. Uyandığımda Sesim Yoktu’daki partneri Gül ve genç yetenek Ekrem Can Arslandağ ile aynı sahneyi paylaşan Görek, Boğaziçi Üniversitesi turizm işletmeciliği bölümünden tiyatro sahnesine, oradan da yapımcılığa uzanan hikayesini, Uyandığımda Sesim Yoktu ile Kutular oyununu ve yeni projelerini T24’e anlattı.
- Boğaziçi Üniversitesi’nde turizm işletmeciliği okurken tiyatrocu olmaya karar veriyorsunuz. Bize biraz bu süreçten bahseder misiniz, sizi tiyatroya çeken şey neydi?
Tiyatro ateşi, lisede yandı. Şehir tiyatrolarında bir oyun seyretmiştim. Ya ne güzel, ben de orada olsam; alkış almak, sahnede olmak, seyirci ile buluşmak falan ne değişik diye düşünmüştüm. Şehir Tiyatroları’nın o zaman Tarık Sefer Tunaya Kültür Merkezi’nde gençlik eğitimleri vardı ve orada eğitime başladım. Üniversitede Boğaziçi olduğu için hadi bunu okuyayım, tiyatroya da kurslarla devam edeyim dedim. İlk hobi gibi devam etti de sonra yıllar içinde hobi olamayacağını anlama süreçleri yaşadım. Sadri Alışık Tiyatrosu’na gitmiştim, onların kurslarından sonra oyunlarında oynadım, özel tiyatrolarda rol almaya başladım. Profesyonel olarak bu işten de para kazanmaya başlamıştım. Sonra, “Üniversiteye girdim artık bitireyim, yüksek lisansımı oyunculukla ilgili yapayım” dedim. Kadir Has Üniversitesi’nde oyunculuk yüksek lisansı yaptım. Bir yandan ya kendime bakamazsam kaygısıyla, işler kötü giderse diye Boğaziçi Üniversitesi’nde Sürdürülebilir Turizm Yönetimi yüksek lisansı yaptım. Akademide kalır mıyım, kalmaz mıyım diye soru işaretlerim vardı ama tiyatro tarafında işler çok kötü gitmedi. Oyunlarda rol almaya devam ettim, Sadri Alışık Kültür Merkezi’nde Frankenstein oyununda, Binde Bir Gece Diyalogları’nda sonra Rainman’de oynadım. Bunlar böyle devam ettikçe “Devam o zaman, işim bu artık benim” dedim. Bu şekilde bir yolculuk oldu.
- Peki, tiyatro oyunculuğu yaparak geçiminizi sağlayabiliyor musunuz?
Ben 2020 yılında kendi butik yapım şirketimi kurdum. O döneme kadar çevirmenlik, asistanlık yaptım, başka bir yapım şirketinde aktif olarak Sinan Çetin Hoca ile çalışmıştım. Sadece tiyatrodan geçinemiyordum. 2020’de şirketi kurunca bir takım ödeneklerin olduğunu, oyunların belediyeye satılabildiğini, gelir sağlandığını işin yapım tarafına geçince gördüm ve bu bana daha çok geçinebilme olanağı sağladı. Ama yine de zor, yani ucu ucuna, çok hesap kitap yapmak gerekiyor.
- Ben tiyatronun hatta genel olarak sanatın ücretsiz olmasına karşıyım. Cüzi de olsa insanlar sanatçıya bir şeyler ödemeli ki sanatçı, hayat gailesine kapılmadan sanatını devam ettirebilsin. Ayrıca ücretsiz olduğu durumlarda sanatı 'herhangi bir etkinlik' olarak görüp gelenler ve yakışıksız davranan insanlar da olabiliyor. Uyandığımda Sesim Yoktu oyununuzu ben belediye etkinliğinde izledim. Oyun esnasında önde oturan bir seyircinin telefonu çaldı, cevap verdi ve koşarak salondan çıktı. Siz sahneden bu tür durumları görebiliyor musunuz ve bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Böyle bir, iki kişiyi gördük gerçekten. Ben tabii ki bilet alıp gelinmesini önemsiyorum, bizim oyunlarımıza bilet alan, gelen bizim için çok kıymetli. Çünkü o biletlerle bu işler dönüyor.
Ücretsiz etkinlikleri de onaylamıyor değilim. Şöyle düşünüyorum; bir yandan da seyirci yaratmamız gerekiyor. Bahsettiğiniz tarzda insanlar olabiliyor, tiyatro deneyimi çok yaşamamış insanlar olabiliyor ama belki bunu yaşadıkça öğrenecek. O yüzden ücretsiz etkinlikler de böyle bir şeye vesile olabilme ihtimali doğurabilir. Gelemeyenler, gerçekten gelmek isteyenler ya da “Bu tiyatro neymiş bir gideyim” diye bile gitse, iyi bir oyun izlese belki bir seyirci kazanmış oluruz.
- Patriarkanın yoğun olduğu bir yerde kadın olarak ayakta durmaya çalışmak sizin için zor olmuyor mu?
Evet, tabii ki zor oluyor ama bizim ekibimizin çoğu kadınlardan oluşuyor; ışık teknisyeni, asistanımız, sescimiz. Bütün ekip aslında kadınlardan oluşuyor ve bundan dolayı da belki biz birbirimizden güç alıyoruz. Nadir de olsa garip bir iletişimle karşılaşsak bile karşılarında böyle bir ekip görünce onlar da dikkatli oluyor.
Biz Uyandığımda Sesim Yoktu oyunuyla içinde bulunduğumuz baskıyı, kendimize yaptığımız baskıları sorgulayıp bunlardan sıyrılmaya çalışan bir hayat yaşamaya başladık. İşte kadınsın, şöyle yapman gerekir, böyle yapman gerekir, belki sosyal hayatını ona göre organize etmen gerekir gibi bir takım algılar var. Uyandığımda Sesim Yoktu oyunu, “Neden öyle olmam gerekir ki”den başlayarak “Bunu........© T24
visit website