İsrail soykırım suçlaması ile yargılanıyor
Diğer
16 Ocak 2024
Hamas’ın 7 Ekim saldırısı İsrail için travmatik etki yarattı. 1.200 dolayında kişi öldürüldü. Yaklaşık 250 kişi rehin alınarak Gazze’ye götürüldü. Öte yandan, güçlü istihbarat ve güvenlik araçlarına ve Amerika’nın koşulsuz desteğine sahip İsrail’in bu çapta bir terör saldırısını nasıl öngöremediği ve önleyemediği, arka plandaki nedenleriyle birlikte, uzun süre tartışılacak gibi görünüyor.
Önceki yazımda da vurguladığım gibi, Hamas’ın sivilleri hedef alan terör eylemi hiç bir gerekçe ile mazur görülemez. Bu tür saldırıların önlenmesi için uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesine tüm devletler katkıda bulunmalıdır.
Buna karşılık, İsrail’in “kendini savunma hakkı” kapsamında “Hamas’ı yok etmek” amacıyla Gazze’ye karşı başlattığı askeri operasyon, ilk gününden itibaren tanımlanan hedefin çok ötesine geçti. İşgali altındaki Gazze Şeridi’nde yaşayan 2 milyon 300 bin Filistinli’nin yaşam hakkını ortadan kaldıran toplu katliama dönüştü. Uluslararası hukukun her alanında vahim ihlaller tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor, canlı yayında izleniyor. Ayrıca, işgali altındaki topraklara karşı “kendini savunma hakkı”, uluslararası hukukta yer almayan tartışmalı bir konu!
İsrail, sivillerin ve savaşmayanların hedef alınmasını, ayrıca, belirli kategori silahların kullanılmasını yasaklayan uluslararası insani hukuk yokmuş gibi davranıyor. Kamuoyu diplomasisi çabalarında operasyonun insani hukuka uygun olduğunu öne sürüyor. Ama bunun inandırıcı olmayan siyasi bir retorik olduğunu herkes biliyor.
Uluslararası insan hakları hukukunda güvence altına alınan yaşam hakkı ve işkence yasağı başta olmak üzere tüm temel hak ve özgürlükler vahim şekilde ihlal ediliyor.
İşgal altındaki topraklarda mülteci kamplarında yaşayan Filistinliler için uluslararası mülteci hukuku yok sayılıyor.
Uluslararası hukukta tanımlanan savaş suçu ve insanlığa karşı suç işleniyor. İsrail, bu suçları işleyen bireyleri yargılamakla yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf değil. Mahkeme yine de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı ile harekete geçebilir. Ancak, daimi üye Amerika’nın veto yetkisi nedeniyle Güvenlik Konseyi’nin bu yönde bir karar almasını beklemek gerçekçi görünmüyor.
Zaten İsrail Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı’nın İsrail’e ve işgal altındaki Filistin topraklarına girişine izin vermiyor.
Tüm bunların ötesinde, İsrail’in operasyonlarının uluslararası hukukta insanlığa karşı en vahim suç olarak tanımlanan soykırım boyutuna ulaştığının da 1948 tarihli “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi” (Soykırım Sözleşmesi) kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini önceki yazımda izah etmiştim.
Bu koşullarda İsrail’den hesap sorulabilmesi kalan seçenek, Birleşmiş Milletler’in temel yargı organı Uluslararası Adalet Divanı.
Güney Afrika, soykırım suçu işlediği gerekçesiyle, İsrail’e karşı 29 Aralık 2023’te Uluslararası Adalet Divanı’na başvurdu. Divan’ın esasa ilişkin incelemesi öncesinde Gazze’de devam eden “soykırım” boyutuna ulaşan katliamların durdurulması amacıyla bir dizi ihtiyati tedbir (provisional measure) kararı alınmasını talep etti.
Divan’da başlayan yargı sürecine geçmeden önce, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana sürdürdüğü askeri operasyonların yarattığı felaketin dökümünü kısaca hatırlayalım.
İsrail’in saldırılarının şiddet, ölçü ve hız bakımından, tarihte örneği görülmeyen boyutlarda bir katliama yol açtığını ve yıkım yarattığını gözlüyoruz.
23 binin üzerinde Filistinli öldürüldü (Gazze nüfusunun yüzde 1’i). Bunların üçte ikisi kadın ve çocuklar. 7 bin Filistinli kayıp. Bombalanan binaların enkazının altında oldukları düşünülüyor.
Her gün ortalama 100’ü çocuk, 50’si kadın, toplam 250 Filistinli öldürülüyor.
Gazze nüfusunun en az yüzde 85’i (2 milyona yakın kişi) birkaç kez yerlerinden edildi. Mülteciler yeniden mülteci oldular. Yine de gitmeleri istenen yrlerde bombalanarak öldürüldüler.
200’e yakın Birleşmiş Milletler görevlisi öldürüldü. Tarihte bu düzeyde başka örneği yok.
Doktorlar, sağlık görevlileri, gazeteciler, öğretmenler, insani yardım kuruluşları mensupları; özetle, ayrımsız Gazze’deki herkes öldürülme riski altında.
65 bin konut yıkıldı, oturulamayacak durumda. 290 bin konut büyük hasar gördü, oturulabilecek durumda oldukları çok şüpheli. En az 500 bin kişinin Gazze’ye dönebilseler bile sığınabilecek evleri yok. Zaten elektrik, su, yakıt ve iletişim imkanı yok.
Hastanelerin üçte ikisi yıkıldı, kullanılamayacak durumda. İlaç yok. Ameliyatlar anestezi olmadan yapılıyor.
Liste uzayıp gidiyor ...
İsrail’in yarattığı yıkım yalnız Gazze ile sınırlı değil. Batı Şeria da İsrail’in hukuk dışı ve ölçüsüz uygulamalarının hedefi oldu.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin belirlemelerine göre;
7 Ekim 2023 ile 10 Ocak 2024 arasında Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te 330 kişi, güvenlik güçlerinin yanı sıra, bazıları İsrailli yerleşimciler tarafından öldürüldü. Bunların........
© T24
visit website