Küresel savaşta yeni bir cephe: İnternet
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
13 Mayıs 2024
İnternet denen şeyi ilk gördüğüm günü hatırlıyorum. Sanırım 1996 yılıydı. Bir arkadaşım evine -o zamanlar çok pahalıydı- internet bağlatmıştı. O bilgisayarının başında, ben yan koltuğunda otururken internete bağlandık ve bana “Eeee, söyle haydi neye bakalım?” dedi.
Söyleyemedim. Daha doğrusu, ne olduğunu tam olarak anlamadığım internette “neye bakılacağını” da doğal olarak kestiremiyordum. Cevap veremeyince arkadaşım Tarantino’nun bizi çok etkileyen filmi Pulp Fiction’ı aratmayı teklif etti. “Aratmak” nedir, bende o da yok tabii… Arattık… İnternette ilk gördüğüm şeyin ağır ağır yüklenen sayfada Pulp Fiction afişi olduğunu hatırlıyorum.
İnternetin ne olduğunu o an idrak etmiştim: Bilgisayarında olmayan bir bilginin dışarıdan sana gelmesi… Bu bana çok çarpıcı gelmişti. Ve akıl almaz. Bu bilginin ne kadar sınırsız olabileceğini ilk anda kestirmem kuşkusuz mümkün değildi. Fakat çok değil birkaç yıl sonra, üniversite yıllarımda, bilginin başka coğrafyalardaki insanlar arasında nasıl bir köprü kurabileceğine dair dersler almaya başladım. Etkilendim, aydınlandığımı sandım.
İşçiler, köylüler, emekçiler… Ortak dertler paydasında buluşabilecek, enternasyonel bir bilince hep birlikte, bilgiyi paylaşarak, kesintisiz bir iletişim içinde yer alarak ulaşabilecekti.
Demek ki, o yıllarda böyle eşitlikçi hayallere dalmak, internetin böylesi bir eşitliğe izin vereceğine dair umutlara kapılmak hala mümkündü.
Öyle ya, sadece bizler değil, 1989’da “World Wide Web”in icat eden Tim Berners-Lee de “Web teknoloji ile birbirine bağlanan insanlıktır” derken aynı rüyayı görüyordu belli ki…
Bugün öyle olmuyor!
Aksine giderek parçalanan dünyada dijitale dair de yeni bir paradigmamız var: Tıpkı dünya gibi web de parçalanıyor. Ülkeler kendi dijital egemenliklerini ilan etme yolunda hızla ilerliyor. İnternet, yabancılara kapalı ulusal veritabanlarından müteşekkil “milli” yapılara dönüşüyor.
Buna “splinternet” deniyor, yani “bölünmüş/ayrışmış internet.” Bir diğer ismi ise “cyber-balkanisation” yani “siber balkanlaşma” yahut “internetin balkanlaşması.” Tahmin edebileceğiniz gibi “Balkanlaşma” bu bölgedeki ülkelerin parçalanmasıyla beraber ortaya küçük devletler çıkmasından ileri geliyor.
“Splinternet”in sebepleri arasında teknolojik farklılaşma ve ticari zorunluluklar gibi sebepler gösterilse de asıl neden belli: Küresel barışın çatırdıyor olması!
Kimilerine göre internetin balkanlaşması süreci çoktan başlamış durumda. Öyle ya… Çin, Çin Seddi’nden (Great Wall) ilhamla Çin Güvenlik Seddi’ni (Great Firewall) 2010’ların başından bu yana geliştirmeyi sürdürüyor.
Rusya ha kezâ öyle… Özellikle Ukrayna Savaşı sonrası çevrimiçi erişime getirilen kısıtlamalara her geçen gün yenileri eklendi, Rusya kendi dijital ekosistemi olan RuNet’i daha yoğun bir şekilde kullanmaya başladı ve yakın bir gelecekte Rusya’nın Youtube’a TikTok yasağına benzer bir yasak getireceği konuşulmaya başladı.
Eski başkanı Bill Clinton’ın interneti “küresel bir serbest ticaret bölgesi” olarak tanımladığı ve internet özgürlüğü söyleminde başı çeken ABD bile bugün Çin menşeli TikTok’u yasaklamanın hazırlıklarını yapıyor. Buna karşın ülkede internet özgürlüğü hakkında fikir beyan eden çeşitli kuruluşlar bu yasağın internetin parçalanmasına kapıyı açtığına dikkat çekiyor.
TikTok yasağı meselesi söz konusu ABD olunca daha sık gündeme geliyor ama onlara gelene kadar........
© T24
visit website